Son dönem ekonomi yönetimi tarafından sıkça dile getirilen başlıklardan ve taleplerden biri, piyasalarda fiyatların sabitlenmesi yönünde. İlk bakışta hoş ve kulağa güzel geliyor değil mi?
Zaten satın alma gücünü yitirmiş bir tüketiciyi düşündüğümüz için bu kapsamda bir ekosistem yaratmaya çalışan yöneticilerimiz varmış hissine kapılıyorsunuz. Oysa gerçek problem fiyatlarda değil, tüketicinin eriyen satın alma gücünde.
Perakende raflarından restoranlara kadar herkesin zam yapmaması isteğiyle ortaya çıkan ekonomi yönetiminin, önce enflasyonda gerçekle neden yüzleşmediğini ve yüzleşmediği enflasyon kadar bile gelirleri arttırmadığını, ama buna karşılık giderlere açıklananın iki katı oranında zam yaptığını izah etmesi gerekir.
Zannediliyor ki fiyatların sabitlendiği bir ortam yaratılırsa; enflasyon düşecek. Bu bile ekonominin gerçeklerinden ne kadar uzak noktaya düşüldüğünü ve risklerin farkında olunmadığını gösteriyor.
Örneğin dövizde elde avuçta olanları, hatta gelecekteki olası gelirleri kullanarak nasıl baskı yaratıyor ve çözümü zorlaştırıyorsanız, fiyatlarda da durum bundan farklı değil. Dövizi baskılarsanız ve yakın gelecekte gelir kurgunuz anlamlı bir şekilde artmazsa kur patlar.
Böylece başladığınız noktadan kurdan enflasyona, yaşam maliyetinden satın alma gücüne kadar çok daha dramatik noktalara savrulursunuz. Peki derneklerin de anlamsız şekilde desteklediği fiyatlar sabitlenirse ne olur?
Çok sevdiğim bir söz vardır. İnsan ayıpladığını yaşamadan ölmez derler. Şayet bu baskı hayat bulursa iki çıktısı var. Bunlardan biri arka arkaya gelen iflaslar, ödeme zincirinde kırılmalar ve işsizlik.
Böylesi bir sonucun tüketiciye fayda sağlamayacağı açık. Zira işsizliğin faturası da, arz noktaların azalmasıyla gelecek yeni ve fahiş fiyatları da tüketicinin önüne getirecektir. Peki ya ikinci olası sonuç ne?
Karaborsa... Eğer bir piyasada ekonominin gerçeklerine ters bir şekilde fiyat baskısı yapılır ve bunu sübvanse edecek bir politika uygulanmazsa, paranızla bile satın alamayacağınız ürünler gerçeğiyle karşı karşıya kalırsınız.
El altından normalin üzerinde fiyata satılan sigara, peynir, yağ başta olmak üzere ürünlere şahit olursunuz. Dükkanların önünde kuyruklar oluşur. Çünkü esnaf zararına mal satıp dükkanını kapatmayı göze alamayacağı için ‘yok’ satmaya başlar ve parasını ödeyen o ürüne ulaşabilir.
Ekonomi yönetimi nasıl bir dengesizlik yarattığının farkında değil; ona alkış tutanlar da bombanın pimini çektiklerini düşünmüyorlar. Bir ekonomide fiyatların ucuzlaması, tüketicinin alım gücünün artması isteniyorsa, çözüm gerçekçi olmayan fiyat baskılamalarıyla gelmez.
Orada üretimi, verimliliği ve yaratılan refahın adaletli bir biçimde yansıtılmasını konuşmanız gerekir. Fakat sizin ekonomiyle bağınız ve gerçeklerle ilişkiniz kopmuşsa bu tür anlamsız taleplerle ortaya çıkarsınız ve sonuçta faturayı yine vatandaş öder.
[email protected]