Türkiye’nin işsizlik rakamlarına bakarsanız tek hanelere düştüğümüz açıklandı. Oysa gerçek işsizliğin çok daha yüksek olduğunu biliyoruz. Bunu tüketicinin borcuyla eş zamanlı okumak durumundayız.
Çünkü işsiz kalan kişi, sadece ihtiyaçlarını karşılamama sorunu yaşamayacaktır. Borcunu da ödemekte sıkıntıya düşecektir. ‘Borçlu mu olmak istersin, fakir mi’ sorusunun ne kadar kritik olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Elbette ideal olan herkesin geçim seviyesini yakalaması ve müreffeh bir hayat sürmesi. Lakin bugün ülkemizde borçluluk ve işsizlik meselesi, siyasetten tüketici haklarının aranmasına kadar geniş bir alanda zannedilden daha önemli sonuçlar veriyor.
Fakir adam zeytin ekmek yer, günü kurtarır. Ama borçlu insanın yapması gereken ödemeler vardır. Yani idare etme şansı yoktur. İş bulamıyorsa da, yardıma muhtaç ve itaate uygun hale gelir.
Peki bu, günümüzün problem… Ya gelecek? İşte orada da genç işsizliğin ne kadar kritik bir başlık olduğunu görüyoruz. Sadece yaşadıkları ekonomik ve istihdam problemleriyle değil, gelecek kaygısıyla duyarlılıklarını kaybetmeleriyle önümüze geliyor.
Çünkü biz onları işsiz bile kabul etmiyoruz. Nisan 2018 itibariyle açıklanan işsizlik verilerinde, gençlerdeki yüzdenin 2,9 puan azalarak, yüzde 16,9 olduğu açıklandı.
Oysa aynı bültende hem bir eğitim kurumuna devam etmeyen, hem de işi olmayan gençlerin yüzdesinin 21,3 olduğu söyleniyor.
Yani sadece aynı bültenden bile okusanız problemi görüyorsunuz. Fakat durum daha kritik. Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ın verilerine göre oran çok ürkütücü. En az 3 yıl önce lise ve üniversiteden mezun olanlar arasında yapılan araştırmaya göre, Türkiye’de her 100 gençten 61’i iş buluyor.
Elbette güzide medyamız meseleyi buradan gördü. Lakin resme tersten baktığınızda 20-34 yaş dilimi arasındaki genç nüfusta işsizliğin yüzde 39 olduğu ortaya çıkıyor. Mukayese yapalım. Bu oranlar:
İzlanda’da da yüzde 5,2; Malta’da yüzde 5,5; Almanya’da yüzde 9,1; Hollanda’da yüzde 9,6; Çekya’da yüzde 10,1 ve Avusturya’da yüzde 10,6… Batmış dediğimiz Yunanistan’da ise yüzde 48. Ama Yunanistan ile ilgili bir ayrıntıyı göz ardı edemezsiniz. Çünkü nüfus çok yaşlı ve gençlerin çoğu da AB’ye yayılarak çalışmayı tercih ediyor.
Şimdi tüm bunları alt alta koyduğumuzda işsizlik, yüksek borçluluk, geleceğini yurtdışında arama eğilimi ve yardım karşılığı yaşama kurgusunu görüyorsunuz. Sizce bu fotoğraf içerisinde tüketici haklarının gelişmesi mümkün mü?
Unutmayın yok saydığınız her genç işsiz, ülkedeki tüketici mücadelesinin hem bugününe, hem de yarınına vurulmuş bir neşterdir.