Siyasetçilerimiz her fırsatta bu ülkenin ne kadar genç bir nüfusu olduğunu ve kimsenin bizimle başa çıkamayacağını söyleyip hamaset yapıyor. Ama gelecek yaratamadığınız gençler sadece bir sorun yumağı haline dönüşüyor.
Nitelik ile niceliğin farkını bilmeyen bir bakış açısıyla, gerçekliği de şüpheli salt istatistikler üzerinden yönetilen bir ülke fotoğrafı veriyoruz. Oysa kaç kişi olduğunuz değil, kaç işe yarar kişi olduğunuz ve işe yarayanlara nasıl bir gelecek vaat ettiğiniz önemlidir.
Diyelim ki bu noktada değilsiniz ve bu yorumu da kötümser buluyorsunuz. O halde üzerinden hamaset yapılan gençlerin ne düşündüğüne bakmanız gerekmiyor mu? OECD Raporu, Türkiye’deki yaklaşık her dört gençten üçünün ekonomik endişe içinde olduğunu ortaya koyuyor. Oran yüzde 70...
Gördüğünüz gibi o kadar tartışmasız bir yüzde önümüze geliyor ki, hangi görüşte olduğunuz, hangi siyasi partiye oy verdiğiniz, kimi sevip kimi sevmediğiniz bir anlam ifade etmiyor. Bu tablo Türkiye’nin gelecek kuşağının alarmıdır.
Peki bu dörtte üç rakamı ne anlama geliyor? Aynı raporda Avusturya, Almanya, Fransa ve Hollanda’da endişenin yüzde 20’lerin altında seyrettiği ortaya konuluyor. Bizim gençlerimizle birlikte yüksek oranda ekonomik endişe duyulan ülkeler ise Şili, Meksika ve Slovenya... Sanırım bu yeterli bir izahı veriyor. Şimdi raporun medyaya yansıyan kısmından bir paragraf paylaşacağım.
“OECD’nin 18-29 yaş arası gençlerin katılımı ile yaptığı araştırmaya göre pandemide gençler ağır bir işsizlik baskısı altına girdi. İş kayıpları ile artan ekonomik sıkıntılar gençleri ciddi bir şekilde endişelendiriyor. Özellikle düşük sosyal sınıflardaki genç insanların ağır bir şekilde etkilendiğini ortaya koyan araştırmaya göre bu kesimden her 5 gençten biri iş kaybına uğradığını söylerken, orta sınıfta bu oran 8’de 1’e düşüyor. Global araştırmada üç gençten birinin finansal sıkıntı içinde olduğu ortaya konuyor.”
Ülkede resmi rakamlara göre bile her dört gençten biri işsiz. Gerçekte oranlar bunun çok üzerinde... Daha kötüsü üniversite mezunu yapma kaygısıyla bu gençleri mesleksiz de bıraktık. Üniversite mezunu yaptıklarımıza da istihdam alanları açamadık.
Atanamayan öğretmenlerden emeklilikte yaşa takılanlara kadar öyle sorunlu bir yaş skalası oluşturduk ki işin içinden çıkamıyoruz. Daha kötüsü bunlara yönelik politikalar oluştururken de onları dinlemiyoruz. OECD Raporu’nda bu da var.
Yepyeni bir dünyaya gidiyoruz, ama o dünyanın içine doğan gençlerimize ne anlatıyoruz? “Siz bilmezsiniz, şu tarihte böyleydi.” Onu da yalan yanlış anlatıyoruz ya neyse... Fakat bu gençler artık dün ile ilgilenmek istemiyor.
Bugünü ve yarını nasıl kurguluyorsunuz? İşte bunun yanıtı yok. Sürekli kendi baktığımız yerden tarih sayfalarında tozlandırdığımız gençler ise ilk fırsatta ülkeden kaçmanın peşine düşüyor.
Bu ülkede 18 milyon öğrenciden 3 milyonunun bilgisayarı ya da tableti yok. İki dönemdir de eğittiğinizi iddia ediyorsunuz. Sonra kalkmış eğitim yüz yüze mi olsun, uzaktan mı olsun bunu tartışıyorsunuz.
Her şeyimiz göstermelik... Ne yazık ki bunun bile farkında değiliz. Ama farkında olan yüzde 70 bir gençlik var. Hani oy almak için, samimiyetsiz bir takım söylemlerin geliştirildiği, ‘ben sizin arkadaşınızım’ imajının çizildiği gençler. Oysa onların sizin arkadaşlığınıza değil, büyüklüğünüze ihtiyacı var.