Türkiye’nin nüfusunun yüzde 16,1’ini gençler oluşturuyor. TÜİK Gençler Araştırması’nın sonuçlarına göre 15 – 24 yaş grubu olarak nitelendirilen bu kapsamdaki nüfusumuz 13 milyona yakın.
Bunların yüzde 20,8’i işsiz... Bu da sadece bu yaş diliminde 2,6 milyon işsiz vatandaşımız var demektir. Ne eğitimde ne istihdamda olanların payı ise yüzde 24,2...
En az bunun kadar tehlikeli olan ise geri kalan 10,4 milyonun yüzde 51,6’sının da hizmet sektöründe istihdam ediliyor olması... Bir önceki yılın sonuçlarıyla da mukayese yaptığınızda tablonun değişmediği görüyorsunuz.
Gerek dünyada, gerekse de Türkiye’de yaşanan ve yaşanacak ekonomik gelişmeler ışığında, hizmetler sektöründe bir istihdam çöküşü olacağı öngörülüyor. Böylesi bir gerçekten yola çıktığımızda da en verimli nüfusumuzun neredeyse 6 milyonunun da işsizlik riskiyle karşı karşıya kaldığını görmeliyiz.
Daha acısı tüm bu oranlar ve nüfus sağlamasını yaptıktan sonra işi olan ile mesleği olanı kaba bir hesapla ayırırsak, en verimli nüfusumuzun sadece 4 milyonunun bir konuda ihtisas sahibi olduğunu görürüz. Elbette bunun içinde ne kadarı müteşebbis, ne kadarı bir konunun uzmanı onu da bilemiyoruz.
Alın teriyle para kazanılan tüm işler kutsaldır. Konu benim nazarımda hiçbir tartışmaya açık değil. Fakat ülkenin toplam ekonomisinde kalkınmayı esas alıyorsanız, en verimli çağdaki nüfusunuzun, en iyi ihtimalle yüzde 27’siyle bunu başarmanız olanaksız.
Üstelik bunun içinde esnaf, öğrenci ya da askıda kalanın oranlarını çok net bilmiyoruz. Yani elimizde kalan 4 milyon gencin ne kadar vazgeçilmez insan kaynağıdır, büyük muamma. O zaman bu mesele çok ders çalışmamız gerektiğini söylüyor.
Bugün itibariyle önümüzdeki sorun bu iken, durumu düzeltmeye yönelik herhangi bir eğilimimiz olmadığı da malum. O halde bir başka tehlike de nüfusun geri kalan paydasında 0- 14 yaş grubunu oluşturan yüzde 23,6’lık kesim. Yani 19 milyonluk bir nüfus dilimi de arkadan geliyor.
Her sene yap boz tahtasına çevirdiğiniz bir eğitim sistemi ile sınavlar arasında heba ettiğiniz, plansız bir ekonomik modelle, geleceği kurgulamadığınız bir fotoğraf içerisinde çok tehlikeli bir uyarı ile karşı karşıyayız.
Kalabalık ile insan kaynağı gücünü karıştıran Türkiye’nin en çok ders çalışması gereken konuların başında bu geliyor. Bugün itibariyle gençlerimiz iş, reel sektörümüz de ihtisas sahibi çalıştıracak kişi bulamıyorsa ve bunu tersine çevirecek gerçek bir eğitim – iş politikasına sahip değilseniz, sorun kronikleşerek ağırlaşacak demektir.
Bu fotoğraftan da anneler gününde kart harcamasıyla rekor kıran, borçlanmaktan imtina etmeyen, kazanmadan harcayan, meslek sahibi olmadan şanslıysa iş sahibi olup, ucuz iş gücü olarak kullanılan bir nüfus yapısı ortaya çıkar. Böylesi bir gerçek de Türkiye’yi yarın da salt tüketici yapar.
Elbette hizmet sektörüne dayandırılmış, kölelik koşularında çalışan insanların işlerini kaybetmediğini kabul edersek. Ekonomik gidişat gösteriyor ki, buradan da ilave bir işsiz ordusu kapımızda. O zaman soralım: Bugünü yönetemeyen, yarını düşünür mü? Sanmam.
Oysa bunun sadece ekonomik değil, toplumsal sıkıntıları da olur. Ne yazık ki ülkemizde yumurta kapıya gelmeden önlem alma alışkanlığı yok. Olmadığı için de devlet adamlarından değil, kaliteli ya da kalitesiz yöneticilerden bahsedebiliyoruz. Bu durumda sorunu başka yerde aramaya da gerek kalmıyor.