İktidar kanadından geçim derdi konusunda içe su serpmeye çalışan açıklamalar arka arkaya geliyor. Şu anda yaşananları bir kenara bırakmışlar; gelecek sene verecekleri bir umut üzerinden insanları oyalıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamalarda hiçbir zaman vatandaşı enflasyona ezdirmediklerini söylerken, Hazine ve Maliye Bakanı Nebati de asgari ücrete enflasyonun üzerinde zam vereceklerini söyledi.
Öncelikle havuç ve umut noktasının açlık sınırının üzerinden tartışılıyor olması ve aslında kanunda angarya sınırı olarak kabul edilen asgari ücret olarak ele alınması kendi içinde hem itiraf niteliğinde, hem de acınılacak bir durum olarak önümüzde duruyor.
İşin bu tarafı tam anlamıyla bir dramı ifade ederken, dolar bazında yaşadıkları koşullar herkes tarafından bilinen Çin’in bile asgari ücret bazında geride kalmış olmamız nedense kimsenin gündeme getirmediği bir başlık olarak ortada duruyor.
Eski alınan ücretleri ‘cık’ diyerek küçümseyen, ama satın alma gücü konusuna hiç girmeyen bir ekonomi yönetimi ile karşı karşıyayız. Cebimize kaç TL’nin girdiği önemli değil ki, o TL ile ne alabildiğimiz önemli.
Elbette ekonomi dehaları olarak ortada gezinen, kıymeti kendinden menkul zatlar işin bu tarafına hiç değinmiyor. Enflasyona ezdirmemişler ve asgari ücrete de enflasyonun üzerinde zam vereceklermiş.
Peki kritik soru şu: Hangi enflasyon? TÜİK tarafından açıklanan ve kimsenin inanmadığı enflasyon üzerinden mi? İstatistik oyunlarıyla düşürülecek enflasyon baz alınarak mı? ENAG’ın açıkladığı nispeten görece gerçek hayat maliyetine daha yakın rakamlardan mı?
Yoksa Tüketici Birliği Federasyonu’nun market raf enflasyonu üzerinden mi? Hatta tüm bunları bir kenara bırakırsak, vatandaşın düşen alım gücüne inat, artan fiyatlar gerçeğiyle şiddetlenen geçim enflasyonu mu esas alınacak?
Zaten bunların hiç birinin birbiriyle tutarlı olmaması ülkedeki ekonomik veriler bakımından her şeyi anlatıyor. Hepsini alt alta koyup, karşısına açlık sınırını koyduğunuzda ortaya çıkan dram, yoksulluk sınırını baz aldığınızda tam bir trajediye dönüşüyor.
Bir ülkede insanlar borca batmışsa, daha çok borç teklif ediliyorsa, geçim parası da açlık sınırından öteye gidemeyen, kanundaki angarya ücretinden tartışılıyorsa, orada ekonomik olarak konu kapanmış demektir.
Bunun üzerinden başarı hikayesi yazamazsınız. Bu çerçevede insanların yaşadıklarını yok sayıp, hatta küçümseyerek davranmanız ise bir başka anlama geliyor. Türkiye ekonomisinde vatandaşa mobbing uygulanıyor.
Psikolojik bir şiddetin tam ortasında geçinmeye çalışan insanları, köle fiyatına zam yapmakla müjdelerseniz, ortada başarılı bir ekonomiden de, ekonomiyi bilmekten de bahsedemezsiniz. Buna rağmen bahsediyorsanız; ne ekonomiyi ne de siyaseti bilmiyorsunuz demektir.