Türkiye, paraya sıkışmış esnaf rafındaki malı nasıl yok pahasına ve zararına satıyorsa, tüketicisiyle, reel sektörüyle aynı kadere doğru koşuyor. Bireylerde geçim sıkıntısının, firmalarda gelir kurgusu bozukluğunun büyümesiyle birlikte hızla sorunlu bir geleceğe doğru koşuyoruz.
Bunun içinde bilinçsiz kredi kullanan var mıdır? Şüphesiz vardır. Zira bu insanları, ekonomik model diye uygulanan bir iklim zehirledi. Kazanmadan harcamanın son derece normal olduğu yıllarca anlatıldı ve insanların harcama ahlakı bozuldu.
Fakat geldiğimiz noktada ortaya çıkan tablo, bilinçlenme işini uzun vadeye bırakıp, kısa vadede çözülmesi gereken problemi önümüze koyuyor. Türkiye Bankalar Birliği’nin verilerine göre tüketici borcu 900 milyar TL sınırına dayandı.
899 milyar TL ya da yaklaşık 105 milyar dolarlık bir borç, kimsenin gelir güvencesi olmadığı, hatta çoğu insanın gelir kurgusunun bozdurduğu şu ortamda gelecekteki ihtimal kazançlardan bozdurmak anlamına geliyor. Elbette gelecekte öyle bir kazanç olup olmayacağı da bambaşka bir sorun.
Yani paraya sıkışan esnaf nasıl rafındaki malı ya da vadesi gelmemiş, senedini, çekini tefeciye kırdırıyorsa, tüketici de yarınını çok ciddi maliyetlerle resmi tefecelik haline dönüşen sisteme zararına satıyor.
Daha kötüsü ne biliyor musunuz? Bu sorunu çözmeye kimsenin niyeti yok. Zira 3 ay sonunda ödenemeyen borçların sorunlu alacaklar kısmına atılması için öngörülen süre 6 aya çıkarılmıştı. Bu süre Haziran sonunda doluyor. Şimdi anlıyoruz ki yeni bir çalışma var ve bu sürenin eylül ayına kadar uzatılması söz konusu.
Bu durumun bankacılık sektörüne ağır hasarlar vereceğini şimdiden söyleyebilirim. Zira haziran sonunda tüketicinin durumuyla, eylül sonundaki durumu arasında çok büyük bir fark olmayacak. Elbette bu süreçte insanlara bir nefes alma ortamı sağlayacaktır ama sorunu ortadan kaldırmak yerine derinleştirecektir. Çünkü yine Türkiye Bankalar Birliği’nin verileri bize gösteriyor ki, süre uzadıkça, çaresizce borçlanma eğilimi devam ediyor.
Şu an 34,5 milyon kişinin borcu var ve 2020 Mart ile 2021 Mart arasında borçluluk oranı yüzde 36 arttı. İhtiyaç kredisi borçları 412 milyar TL, kredi kartı borçları da 154,4 milyar TL. İkisini topladığınızda toplam borcun yarısından çok fazlası günlük tüketim için harcanmış.
Bu durum hem halkın yaşadığı açmazın fotoğrafını ortaya koyuyor; hem de yakın gelecek adına büyük bir krizin alarmını veriyor. İhtiyaçtan geleceğini satan bir Türkiye, şimdiden meseleye el atmaz ve kalıcı bir çözüm üretmezse işin içinden çıkamayacak.
Neden mi? Açlık sınırı bu ay itibariyle asgari ücreti geride bıraktı; yoksulluk sınırının yakınına bile uğramıyoruz. Ama soru şu: Öteleyerek büyüttüğümüz sorunu çözmek için neyi bekliyoruz? İşte akıl almaz ve cevaplanamayan soru bu.
[email protected]