Tüketicinin güveni Ocak ayında yüzde 4 arttı ve bir önceki aya göre endeks 83,3 oldu. Hepiniz bunu okudunuz ya da haber bültenlerinde izlediniz. Peki gerçek bu mu? Aynı verinin yıllık bazda sonuçlarına baktığınızda hanenin maddi durumuna baktığınızda yüzde 3,6 azalma görüyorsunuz. Yani endeks orada 63,7.
Güven nasıl artıyor? TÜİK, burada tüketicinin harcamalarına ve harcamalarından kaynaklanan eğilimlerine bakıyor. O zaman bir harcama yapılmış olması, güvenin arttığını bize gösterir mi?
Veya neden güvenin hane halkı bazında düştüğü dile getirilmez de, yükseldiği imajı vurgulanır? Tüketicinin harcamasını sadece gıda ve hijyenik ürünlere yapması yeterli midir? Bu reel sektörü inşaat zannetmek kadar büyük bir hatadır.
Çünkü bir ekonomide tüketici güveninin yükseldiğini söyleyebilmek için, genel harcama gruplarında bir çıkıştan bahsetmek gerekir. Fakat yapılmak istenen şu: Biz tüketiciyi güveninin arttığına ikna edersek, o da harcamayı sürdürür. Nereye harcadığının çok önemi yok. Rakam tutsun yeter.
Oysa ekonominin içinde bulunduğu durum, tüketicinin ikna edilerek harcama yapmasını sağlamaktan çok uzak. İnsanlar geçim derdi içerisinde, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak gelir yoksunluğunu yaşıyor.
Bu insanlara, yastık altında milyon dolarları varmış da, ekonomiye güvenmediği için harcamıyormuş muamelesi yapamazsınız. En azından milyon dolarları var zannettiğiniz insanlar, sokaktakiler değil.
Bugüne kadar yaptığı harcamalar da tasarrufundan kaynaklanmıyordu. Dağıtılan krediler, kredi kartları ya da ihtiyaç kredileriyle insanları bu algı yönetimiyle harcamaya yönelttiğiniz için, bugün batık bir tüketici ve onun besleyemediğini borca batmış bir reel sektör fotoğrafı var.
Fakat bunlardan ders alındığı da gözükmüyor. Zinciri besleyen en büyük unsurlardan biri olan sıcak paranın, çok daha maliyetli ve tahrip edici olmasına rağmen, ülkeye girmesinden memnuniyet duyulduğu ilk ağızdan dile getiriliyorsa, daha çok batak veririz.
Borca batmış tüketiciyi yüzde 4 ile ikna etmeye çalışmak anlamsız bir çaba olsa da, gerçekle de bağdaşmıyor. Çünkü eş zamanlı yayınlanan bir diğer araştırma gerçek durumu bir tokat gibi yüzümüze vuruyor.
Ipsos tarafından global ölçüde yapılan araştırma bize gösteriyor ki, dünyada 2021 itibariyle tüketici güveninin en düşük olduğu ülke, 100 puan üzerinden 31,7 ile Türkiye. Dikkatinizi çekerim, araştırma global tüketici güveninde dünya ortalamasının 43,3 puan olduğunu ortaya koyuyor.
100 üzerinden güveni 50’nin üzerinde tutarak aşan sadece 7 ülke var. Sırasıyla Çin, Suudi Arabistan, İsveç, Hindistan, Avustralya, Almanya ve ABD. 35 puan altında ise sadece 4 ülke bulunuyor. Rusya, Güney Afrika, İspanya ve son sırada da Türkiye.
Yine araştırmaya baktığınızda iş kaygısının arttığı, finansal durumda iyileşme bekleyenlerin oranın 3 puan daha gerilediği ülkemizde 6 ay öncesine kadar ev içi tüketim ihtiyaçlarını karşılamada rahat olunup olunmadığı sorulunca, Türkiye’de endeks – 67,7’ye kadar gerilemiş durumda.
Elbette medyanın genelinde bu haberleri görmek mümkün olmadı. Sınırlı sayıda basın kuruluşunda kamuya yansıtıldı. Öne çıkarılan ne? Artık gerçekle ilgisini tamamen koparttığı herkes tarafından kanıya varılmış kurumun verdiği aylık yüzde 4 artış. Onun bile yıllığına bakılmıyor.
Peki bu eğilim, insanların geçim zorluğunu, işsizlik gerçeğini, alışveriş torbalarının daha çok ödemelerine rağmen hafiflediği ve kaygılarını ortadan kaldırıyor mu? Öyle zannediyorsanız cidden yanılıyorsunuz. Harcama parayla yapılır; umutla değil.
[email protected]