Bir patates soğan tartışması alıp gidiyor. Buradaki anormal fiyat artışları, vatandaşından bakanına kadar herkesi rahatsız etti. Neden? Çünkü bu artık boyanın döküldüğü anın resmidir. Her şey yolunda olsa ve artan sadece patates ile soğanın fiyatı olsaydı sizce bu kadar gündem olur muydu?
Sosyal medyadan siyasetçilerin gündemine kadar her aşamada bir numaralı konuların başında gelir miydi? Patates soğan fiyatları esasen yaşanan sorunun bardağın taşan tarafı. Türkiye’de hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, sürekli düşen emekli maaşları ve buna karşılık her şey yolundaymış gibi geliştirilen davranış biçimi insanların o kadar canına tak etti ki, patates soğan bir numaraya yerleşti.
Esasen et meselesinden üretimde kullanılan ara mamule kadar Türkiye’nin bir numaralı sorunu artan maliyetler ve yok edilen üretimdir. Bu sorunun aşılmaması halinde, her geçen daha da zor bir fotoğrafı izleyeceğimiz kesin.
Peki bunun aşılabilmesi için ne yapılması gerekir? Öncelikle üreticinin hayatta kalabilmesini sağlayacak sistemler geliştirilmelidir. Ardından dağıtım kanalındaki uluslararası tekelleşmeyi kırmak, reel piyasaların hakimiyetini yerli firmaları özendirecek şekle sokmak lazım gelir.
Bakın yabancı firmaları yok saymaktan ve tamamen devre dışı bırakmaktan bahsetmiyorum. Ama dünyanın gerçek ekonomik politika uygulayan hiçbir ülkesinde bu kadar yabancı teslim ve üretim dışı kalan bir resim yaratılmaz.
Bugün petrol krizinden sonra, enerji satıp ihtiyaçlarını ithalat yoluyla karşılayan Rusya bile, yeri politika açıklıyorsa, yerli üretim hamlesi gösteriyorsa, dünya korumacılığa yönelip, kendi üreticisine sahip çıkacak metotları tartışıyorsa, siz çözümü gerçekten burada görüp, bir şeyler yapmadan patates soğan fiyatlarını düşüremezsiniz. Tıpkı diğer ürünlerdeki maliyetleri ve fiyatları düşüremeyeceğiniz gibi.
Peki bir ülkede dönemsel bazda bu tip sıkıntılar yaşanabilir mi? Elbette mümkün. Fakat yaşanan sorunu dönemsel sıkıntılardan ibaret gibi görürsek hata ederiz. Çünkü Türkiye’de patlamış meşin top gibi nereye kapatırsak kapatalım, başka bir yerden patlak veriyorsak durum daha kroniktir.
Tüm bu probleme karşılık ekonomiyi yöneten bakanın ilk açıklaması ve bunu savunurken de etten örnek göstermesi aslında sorunun ta kendisini işaret ediyor. Nihat Zeybekçi bu problemi ilk yorumlarken aklının arkasındaki ekonomi modelini de işaret etti.
Ette bu meseleyi ithalatta çözdük; hemen patates soğan ithalatına da başlayabileceğimizi söyledi. İşte gerçek problem bu yaklaşım. Öncelikle ette sorun çözülmedi. İthalat yaparak hiç bir sorunu çözemezsiniz. Sadece günlük vurgun ihtimali varsa, anlık mal arzını bu yolla çoğaltarak vurguncuların önüne geçersiniz.
Ama bu ithalatı ette olduğu gibi kalıcı hale getirirseniz, üretimi yok eder; gelecek sene insanların o ürünü daha pahalıya yemesine neden olursunuz. Oysa ithalata harcayacağınız parayla üretici sübvanse etseniz, sonra da ürünü düşük fiyatta piyasaya vermeniz de vurgunu aşmaya yeter.
Lakin çözümü hemen ithalatta görüyorsanız, zaten zihniyetiniz çarpık ve günübirlik yaşıyorsunuz demektir. Sözün özü şu: İthalatla fiyatları düşüremezsiniz. Sadece dolar ihtiyacınızı arttırırsınız. Bu da otomatikman enflasyonu ve fiyatları yükseltir.
Gerçek çözüm kafadaki düşüncenin yerli olmasıdır. Yoksa soğanla patatesin ithal olup yerli olması meselesi değildir.