Enflasyon açıklamaları artık tepkiye neden olmaya başladı. Bir takım istatistik oyunlarıyla gelinen bu nokta, sokakta yaşanan yangının çok uzağına düştü. Düştükçe de yetkililerin açıklaması daha çok tepki görür hale gelmeye başladı.
Gıda enflasyonunu dikkate almadan yapılan uygulamalar, vatandaşa ‘iyisiniz iyi ekonomisi’ uygulayan yaklaşım, akşam olduğunda tabağı doldurmuyor. Her seferinde ortaya atılan fırsatçılar, stokçular ve benzeri bir dizi bahane de artık kimseyi tatmin etmiyor.
Son açıklanan enflasyon verisine bakın. Enflasyon bırakın artmayı nisan ayı itibariyle düşüş gösterdi. Yüzde 19,5’a düşen enflasyon tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Daha ilginç olanı Merkez Bankası’nın enflasyon raporuna baktığınızda yıl sonunda yüzde 14,6 öngörülüyor.
Yani şu anki durumu bir kenara bıraksanız bile enflasyonun düşeceğini dikkate alıyorlar. Fakat elbette bunun nasıl olacağıyla ilgili hiçbir bilimsel açıklama yok. Bir tarafta artan dolar / TL maliyeti, bir yanda üretici girdi maliyetleri, öbür tarafta yükselen petrol fiyatları ve düşen alım gücü bunun neresinde?
Elbette hiçbirinin açıklaması yok. Oysa sadece gıda enflasyonunda ürün bazında bile baksanız yüzde 100’lerin çok üzerinde fiyat artışları yaşıyoruz. Fakat gözüken o ki, bunların hiçbir geçerliliği yok.
Bana fiyatı düşen ürün gösterebilir misiniz? Gıdadan giyime, ulaştırmadan enerjiye kadar tüm maliyetlerimiz artarken bu enflasyon nasıl düşecek? Bu bir ‘iyisin iyi ekonomisi’ haline dönüşmeye başladı.
‘Kendi gerçeğinizi görmezden gelin, bizim rakamlarımıza inanın’ demekle bu işin içinden çıkılabilir mi? Hızlı bir güven erozyonun ortasında, 12 kanaldan canlı yayın yapıp, tüm gazete manşetlerini ele geçirdiğinizde sorunlar ortadan kalkacak mı?
Buna gerçekten inanan bir ekonomi yönetimine sahipsek, inanın bana sorunumuz enflasyonun ve hayat pahalılığının çok ötesine geçmiş demektir. Sokağın gerçeğinden tamamen kopmuş, kıymeti kendinden menkul bir iki danışmanın gazıyla insanları iyi olduğuna inandırmak, sadece bilime ve akla ters değil, artık kendini bile yönettiğine inandırır ama yönetemez pozisyona düşürmek durumunun tercümesidir.
Sonra da bir tarafta hayat pahalılığı ve baş edilemez sorunlar ortaya çıkınca bahane üretip, farklı adresler uydurarak kendilerini sıyırmaya çalışan bir yönetici grubuyla karşı karşıyayız. Daha garibi herkesin de yaptıkları hataları böylece unutacağını sanıyorlar.
Ne diyeyim? Temel’i ameliyata almışlar. Doktorlar maskelerini takarken, Temel yarı baygın halde söylenmiş: “Boşuna uğraşmayın; hepinizi tanıyorum.”
Ben de aynısını ‘iyisiniz iyi ekonomisi’ uygulayan ve sürekli sanal suçlu yaratıp yok olmaya çalışanlara söyleyeyim: Boşuna uğraşmayın, herkes bunun sorumluluğunun size ait olduğunu biliyor.
[email protected]