ABD’de 1952 yılında ortaya çıkan ve 60’larda Black Friday olarak anılan Kara Cuma, yani 24 Kasım günü geride kaldı. Anlamsız şekilde günün adına takılıp, bunu efsane, şahane gibi tanımlayanlar ise günün alışveriş hacmindeki analize nedense hiç takılmıyor.
Öncelikle yurtdışında zaten Noel alışverişi yapacakların, daha uygun şartlarda ve alışverişten imtina etmemesini sağlamak üzerine kurgulanan bir günden söz ediyoruz. Bilhassa ekonomilerin daraldığı ve eş zamanlı olarak e-ticaretin de devreye girdiği son yıllarda biraz daha coşkulandı o kadar.
Peki bu 24 Kasım’da neler yaşandığını biliyor muyuz? Ağırlıklı olarak yine sabah saatlerinden başlayarak ciddi bir tüketim performansı ortaya konuldu. Şimdi kiranın üç katı artmasını yeni öğrenmiş gibi yapanlar bunu da kullanır.
‘Gördünüz mü, bir de insanlarda para yok diyorsunuz’ diye konuyu sorunların üzerine battaniye örtmek için vesile ederler. Ama işin rengi öyle değil. Zira bu sene ilk kez yurtdışındakine benzer bir bilinç ortaya çıktı.
Daha önceleri kıyafet başta olmak üzere gerekli gereksiz yapılan satın almalar bu kez beyaz peynir, şampuan, zeytin, yağ gibi maddelerin üzerine yoğunlaştı. Her ne kadar bazı ürün gruplarında anlamlı indirim dahi yapılamadığı dikkat çekse de, insanların evlerine normalde alacakları ürünleri, indirimli fiyatlar üzerinden alabilme kabiliyetinin peşine düşmesi önemli bir tespit olarak ortada duruyor.
Eğer alışveriş günü ile birlikte doğru ya da yanlış fırsat günü olarak nitelendirilen bir dönemde, insanlar günlük nafakalarını edinebilme peşine düşüyorsa ve bunu da neredeyse tamamen kredi kartıyla gerçekleştiriyorsa, orada işler iyi gitmiyor demektir.
Sabah saatlerinden itibaren insanların beyaz peynirden deodoranta insani ihtiyaçlarını karşılamak için akın etmesini, rafları boşaltmasını ülkenin geçim zorluğundan değil, para harcamasından okuyacaksak, bu ülkede daha çok canımız yanar.
Elbette bu hacim günün sonunda bir tüketimdir ve bunun enflasyon verilerine yansıması gerekir değil mi? Göreceksiniz ki bu da etki etmeyecek. Çünkü yok hükmünde bir vatandaş yaklaşımı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
İnsanlar evinin nafakasını, biraz daha ucuza edinmek için raflara koşuyorsa, hiç olmazsa bu ay çocuklarının boğazından geçecek yiyeceklerin peşine düşüyorsa, bu ülkede bundan sadece ben mi rahatsız oluyorum?
Eskiden gereksiz alışveriş yapılmaması yönünde uyarı yazıları yazardık. Fakat indirim yapan esnafın iş hacmi yakalamak, firmaların belki stoklarını tüketmek için kullandığı bir dönemi, beyaz peynir alımı ile anılır hale getirdiysek durum çok fena demektir.
Cuma’nın adı kara mı, efsane mi, yoksa şahane mi bilmiyorum ama bu sene yaşanan satanın da alanın da çok farklı bir fotoğraf ortaya koyduğu bir durumu anlatıyor. İşin ekonomik tarafındaki çaresizlik ise yine konuşulmayacak ve insanların nasıl alışveriş yapabildiğinin üzerinde durulacak. Yani özetle beyaz peyniri görmeyenler, rafların boşalmasına bakacak.
[email protected]