2 binli yıllarda paranın bol olduğu dönemde tüm dünyada ekonomik bir sistem kuruldu. Bugün birçok insanı borçlu duruma düşüren tüketim ekonomisi yaratıldı. Daha önce ihtiyaçlarını karşılamak için gelirini kullanan insanlara, önce ihtiyacı olmayan şeyleri alabilme duygusu aşılandı; ardından da kredi mekanizmasıyla da beslendi.
Gelir seviyesi yüksek ülkelerde, bu sadece bir tüketim çılgınlığı yaratırken, gelecekteki gelirini yiyen bizim gibi ülkelerde felaketle sonuçlandı. Geldiğimiz noktada 1,3 trilyon TL’lik tüketici borcu böyle oluştu.
Bizde bunun bir başka sonucu da, asgari ücreti ortalama ücrete getirirken, insanları da ateşte ufak ufak ısıtılan ve sonuçta haşlanan kurbağa örneğine çevirmesiydi. İnsani ihtiyaçlar, gelir yetmeyince krediler ve kredi kartlarıyla giderildi, siyaset de bu sahte refahı oya tahvil etti.
Fakat artık ne dünyada para bol, ne de kredi sistemi insanları gelecek adına beslemeye elvermiyor. Çünkü sistem ve ekonomik anlayış dönüşüyor. Ne var ki eskinin birikmişliği önümüzde duruyor.
Kritik hale gelen asgari ücret tartışmalarına bakın. Halen asgari ücretin ne olacağı konuşuluyor. Oysa asgari ücret, bir ekonomide angarya sınırıdır ve ortalama ücret olarak kabul edilemez.
Verilere göre ülkemizde her iki çalışandan biri asgari ücret alıyor ve o ücret bugün açlık sınırının altında. Tartışmaya dikkat ederseniz de açlık sınırı üzerinden bir gündem yaratıldığını ve ne kadar artış yaşanırsa yaşansın derde deva olmayacağını görürsünüz.
İşin kredilendirme boyutu da farklı değil. Pandemide dahi insanlara dünyada karşılıksız para dağıtılırken, bizde kredi teklif edildi ve çaresizlik borç batağını büyüttü.
İşte bu fotoğraf içerisinde tıkanmış piyasaları, arz fazlası olan reel sektörün kapanmalarını önlemeyi sağlamak için Kasım ayı icat edildi. Dünyada buna bir de Noel, bizde yılbaşı alışverişi eklenince eski sistemin yaşatıldığı bir dönem oluştu.
Bugün kasım ayı içerisinde her yerde fırsat (!) fiyatlarından söz ediliyor. Alışveriş için tam zamanı olduğundan bahsediliyor. Nerede? Asgari ücrete çalışan, borca batmış ve açlık sınırının altında geliri, sınırın üstüne taşınabilir mi tartışmasının yapıldığı ülkede.
Başta e-ticaret kanalları ve sosyal medya kullanılarak alışveriş duygusu, fırsatı kaçırmama hissi gölgesinde anlatılıyor. Yapmayın; kanmayın. Bundan alışverişi kesin mesajı çıkmasın. O teklif de ayrı bir sıkıntı.
Benim mesajım ihtiyacınız olmayan şeyi almayın olacak. Zaten bir ihtiyacınız varsa ve satın alma yapacaksanız, bu süreçteki fırsatlardan elbette faydalanın. Ama ihtiyacınız yokken bir şeyin fiyatı düştü diye alma duygusuna kapılmayın.
Unutmayın ki bir mal ve hizmetin fiyatı, ihtiyacınız kadar cebinizdeki para ile de doğru orantılıdır. Bin 500 TL’lik bir ürünün fiyatı bin TL’ye düştüğünde fırsat gözükebilir; ama bu aylık geliri 10 bin dolar olan için ucuz, 5 bin 500 TL olan için halen pahalıdır. Kasım mağduru olmayın.
[email protected]