Türkiye ekonomisi geçtiğimiz haftayı dövizle beraber büyük bir dalgalanmayla geçirip; faiz artışı gündeme gelince ortaya ilginç bir savunma mekanizması atıldı. Efendim altın ve dövizi yükseltenler kimmiş biliyor musunuz?
Vatandaş bankadan ihtiyaç kredisi çekiyormuş ve onunla gidip altına, dolara yatırım yapıyormuş. Çocukların bile güleceği bir işten bahsediyoruz. Öncelikle şunu belirteyim ki bunu yapan var mıdır? Kesin vardır. Ama onların da akli dengelerinden şüphelenmek gerekir.
Yıllar önce, 90’larda çalıştığım dergide bir personel vardı. Ödemek yapması gerekiyordu. Ödeme yapacağı yer Perşembe Pazarı’nda yolun karşısındaydı. Fakat o karşıya geçmeyi Kadıköy’e geçmek anlamış ve oraya kadar giderken de para değer kaybetmesin diye, elindeki TL’yi dolara çevirip, karşıya geçince de bozdurmuştu.
Şimdi bu bir yanıyla komik, diğer yanıyla dram ama temelde cehalet... Söylenen o ki altının ve doların bu kadar artması, insanların bu eğilimini tetikliyormuş. Öncelikle savunma mekanizması buysa birkaç soru sormak gerekiyor.
Mesela Türkiye’de ihtiyaç kredisi olarak kaç TL alabilirsiniz? Ortalama 25 bin TL. Peki bu rakam kaç çeyrek altın ya da dolar eder? Maksimum 36 adet çeyrek altın veya 3 bin 500 dolar. Dikkatinizi çekerim çeyrek altını 700 TL’den, doları da 7 TL’den hesapladım. Yani ekonomi yönetimine pozitif ayrımcılık yaptım. Soru şu: Kaç kişi bu rakamlarla altın veya dolar alarak fiyatına etki edebilir?
İkinci olarak Türkiye’de kaç kişi hemen ihtiyaç kredi alabiliyor? 26 milyon adede aşmış icra dosyasının olduğu, tüketici borcunun 720 milyar TL yani 100 milyar doları aştığı bu ülkede, borçsuz ve bankalar nezdinde kredi puanı hasar görmemiş ne oranda bir tüketici nüfusu bulacaksınız?
Üçüncüsü 100 milyar doları aştığı söylenen ve aslında bu rakamla ilgisi olmayan döviz rezervleriniz kısıtlı sayıda insanın 3 bin 500 dolarla yaptığı hamleyi önlemeye yetmiyor mu?
Sorunla bir türlü yüzleşemeyen ekonomi yönetimi, vatandaşın geçim sıkıntısı görmezden gelirken, her önüne gelene kredi dağıtarak ya da dağıttığını söyleyerek işi çözeceğini düşündü de; böyle bir hamlenin yapılamayacağını düşünüp, yandaş basına gerekçe yaratırken biraz daha akılcı olması gerektiğini anlatamadı mı?
Dördüncüsü eğer böyle hamle yapanlar varsa adama sorarlar; geçim sıkıntısı olmayan; o paraya ihtiyacı bulunmayan insanlara mı kredi çıktı da; böyle bir hamle yapabilecek lüksleri bulunuyor?
Sonuçta komik gerekçelerle halen vatandaşın sorunlarına ve durumuna gözleri kapalı; ekonominin gerçekleriyle yüzleşemediği için bizzat sorun olan bir ekonomiyi yönetiminin şimdi kapıdaki faiz artışıyla hayatımızı biraz daha güçleştireceği bir sürece doğru koşuyoruz.
Neticede tüm bunlar gelip geçer zannediyorsanız aldanıyorsunuz. Bugün dursa, ortaya çıkan fatura faizden enflasyona, zamlardan yeni vergilere kadar yine tüketicinin ve reel sektörün sırtına yüklenecek. Yani, yine pamuk eller cebe.
[email protected]