31 Ekim Dünya Tasarruf Günü olarak kutlanıyor. Ama benim memleketimde işler genellikle birbirine karıştırılıyor. Tasarruf, israf ve kısıntı üçgeninin arasında ince çizgiler vardır ve birbirine karıştırılmaması gerekir.
Örneğin geçinemeyen insanlara ‘sıkın dişinizi’ demek tasarruf değil kısıntıdır. Lokanta ve restoranlardan atılan ekmek israf iken, insanların bir ekmek alacak parayı bulamaması ise fakirliktir.
Porsiyonları küçültmek kısıntıdır; tabağına ihtiyacından fazla yemek almamak karar, herkesin doymasını sağladıktan sonra üç kap yerine, iki kap yemek yapmak tasarruftur. Doğalgaz faturaları çok geldiği için kombiyi söndürmek ya da derecesini azaltmak kısıntı, yalıtım yaparak enerjiden maksimum fayda sağlamak tasarruftur.
İnsanların verimli çalışmasını sağlamak tasarruf, fazladan çalışmasını sağlamak ve bedelini ödememek hak gaspıdır. Kriz anlarında nitelikli insanlarınızı işten çıkartmak kısıntı, üretim süreçlerini gözden geçirerek iyileştirmeler yapmak tasarruftur.
Aybaşında aldığınız maaşınızla kiranızı ödeyecekken döviz almak kısıntı, geçiminizi sağladıktan sonra arta kalan parayı değerlendirmek tasarruftur.
Yurtdışından gelen borç paraları tüketim için harcamak ve tüketimden vergi toplamayı hedeflemek israf, insanların geçinebileceği ölçüde müreffeh bir toplum yaratıp, fazla paralarını mevduat hesaplarında biriktirmesini temin etmek tasarruftur.
İtibardan tasarruf olmaz diyerek her türlü israfın yapıldığı bir ekonomik ortamda, insanların yiyecek ekmek bulamadığı ya da en iyi ihtimalle giderlerini karşılayamadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Yöneticilerin bilmem kaç tane uçak alıp, lüks konutlarda otururken, açlık sınırının altında ya da bir tık üzerinde yaşayan insanlara tasarruf adı altında kısıntı önerdiği garip bir ortama şahit oluyoruz.
Maaşlardan kısıntı yapıldığı, ama dolar bazında ödemelerin yıllarca ödenmesinde gariplik görülmeyen bir ülkede tasarruftan söz ediyoruz.
Yılın yarısında bütçesini bitirmiş, ek bütçe adı altında yeni bir bütçe yapmış ekonomi yönetimi ortada dururken, geçinemediğini söyleyen insanları kötü niyetli olarak değerlendirip, tasarruf diye kısıntılar öneren bir zihniyet ile karşı karşıyayız.
Oysa Türkiye tasarruf konusunda en büyük öykülerden birini yazdı. Kurulduğu yıllarda demir kumbaralara biriken paralarla fabrikalar, demiryolları yaparken, kültürden sanata, tarımdan sanayiye, eğitimden fuarcılığa kadar bir çok başarıyı yakaladı.
Eğer tasarruftan söz ediyorsanız; bu dahi belli bir planlama içinde ve eşitlik ilkesi göz ardı edilmeden yapılır. Bugünkü tasarruf anlayışı ise bundan çok uzak. Tek bilinen, açlık sınırında yaşayan insanların boğazından kısmak. Gününüz kutlu olsun.
[email protected]