Borçla yaşayan tüketici için yeni borçlanma olanağının kalmadığı ve bu yönüyle de mercek altına alınması gereken bir sürecin başlangıcını yaptık. Aslında bu nereden baktığınıza bağlı olarak iyi ya da kötü bir haber olarak nitelendirilebilir.
Borcun borçla çevrilmesinin, artmayan hatta yok olan gelirler gerçeğinden ele aldığınızda sonu olmadığı zaten biliniyordu. Bu insanlara biraz daha kredi sunmanın, yeni felaketleri tetikleyeceği de açık. Bu nedenle durumun netleşmesi ve en azından daha büyük uçurumlara neden olunmaması adına haberin iyi tarafı bu.
Öte yandan mevcut borçların çevrilmesinden, geçim sıkıntısının büyümesine kadar, çok uzun zamandır bu haliyle devam eden bir sürecin, hiçbir önlem almaksızın nihayetlenmesi de sıkıntılı bir durum.
Zira bu yeni icraların ve dramların da kapıya geldiğini, bireyden bankacılık sistemine kadar bazı sıkıntılar yaşanmasının da muhtemel olduğunu bize anlatıyor. Elbette bu haliyle de haberin kötü durumu bu.
Kredi faizlerinin, açıklanan politika faizlerinin zaten çok üzerinde olduğu biliniyordu. Tek haneli politika faizi uygulanırken, yapılan resmi açıklamalara göre tüketicinin faiz ortalamasının yüzde 18,3 olduğu bir ortam zaten sürdürülemezdi. Nitekim Merkez Bankası göstermelik bir politika faiz artışına gitti.
Önümüzdeki süreçte bunun uygulanan piyasa faizlerine yaklaşması ya da görev zararlarının büyümesi kaçınılmaz. Bir diğer açıklamaya göz attığımızda ise Türkiye’ye açıktan bir uyarı var. Uluslararası Finans Enstitüsü Başekonomisti Robin Brooks ‘kredi büyümesi yavaşlamalı’ diyerek önemli bir ikazda bulundu.
Bu durumun tüketimi tetiklediğine ve tüketim mallarının da ağırlıklı olarak ithal ürünlerden meydana geldiğine dikkat çeken Brooks, TL’nin dolar karşısında daha büyük kayıplara uğrayabileceğini de vurguladı. Çünkü sıkıntılı bir konu olan cari açıkta finansman sorunu nedeniyle problem büyüyor.
Yani 10 TL borcunuz varken, 12 TL para çekiyorsanız, işi döndürebilirsiniz. Ama 5 TL borcunuz varken 1 TL para elinize geçiyorsa, cari açık daha büyük problem haline gelir. İşte Brooks’un sözlerinden bir kez daha anlıyoruz ki Türkiye’nin durumu bu.
Aslında silsile içinde aynı durumun tüketici için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Zaten sonu olmayan borçla yaşamanın bittiği nokta, hem yapılan açıklamalar hem de finansal olarak baktığınızda denizin bittiğini bize anlatıyor.
Bakan Albayrak pandemi sürecinde nasıl destek adı altında krediler verildiğini anlatan bir tweet atıyor ama bu süreci de okuyamadığı anlaşılıyor. Pandemi sırasında ‘tüketiciye kredi değil, hibe verelim’ derken gerekçelerimiz bunlardı. Fakat sadece sorun üstüne sorun yığdık.
Velhasıl kelam bundan sonraki süreçte tüketici kendi gerçeğiyle yüzleşerek, yalnız olduğunu bilerek ona göre tavır takınmalı. 2020 başında beri ‘aile bütçesi’, ‘harcamalarda öncelikler listesi’ gibi kavramları kaleme almamın nedeni tam da buydu.
Denizin bittiği noktada dikkate alan kazandı. Almayan ya da alamayan ise zor bir sürecin başlangıcına adım attı.
[email protected]