Farkında mısınız ülkede ne kadar çok müjde kelimesi kullanılmaya başlandı. Sürekli bir müjde veriliyor. Sonuçta insanların yaşadıkları değişmiyor ama daimi bir ‘müjde’ duygusuyla yaşıyoruz.
Oysa mutluluk kelimesinin bir aracı da olan müjde, genellikle bir beklentinin, yürüyen bir işlemin nihayetlenmesi, ihtimalin gerçekleşmesi üzerinden anlamlıdır. Ama ülkemizdeki kullanılan biçimiyle hesapta olmayan bir işin, sürpriz bir biçimde ortaya çıkmasıyla kullanılır hale geldi.
Elbette kelime her iki durumu da barındırıyor ama biz işi, amiyane tabirle gaz vermeye ya da gaz almaya yarar bir eylem olarak kullanmaya başladık. Mesela siz dünyanın gelişmiş bir ülkesinde vergi ya da prim barışıyla ilgili bir müjde duyabilir misiniz?
Veya atanamayan öğretmenlerin atamasının yapılacağına ilişkin bir müjde duyma ihtimaliniz nedir? Oysa bizde iktidarın verdiği her beyanat nasıl ‘son dakika’ diye verilip, işin suyu çıkarıldıysa, siyasetin ‘müjde’ verme eylemi de buna döndü.
Normal ülkelerde projeler vardır. Bu projeler, planlamalar doğrultusunda yapılır. Süreç içinde işler ve sonucu alındığında bu haber kamuoyuna duyurulur. Fakat bu açıklama ‘yırttık ya da yırttınız’ tadında yapılmaz.
Bizde, işe adam almaktan doğalgaz bulmaya kadar her şey büyük bir sürpriz duygusu içerisinde aktarılıyor. Çünkü gerçekten işler ‘kafana göre takıl’ tadında yürütüldüğü için, ortaya çıkan sonuç sürpriz oluyor.
Bu gerçekleşiyorsa yine sıkıntı yok. Ama geçim sıkıntısı ve yaşam koşulları arasında bunalmış vatandaşın, iş insanının biraz nefes alması için, içi boş bir şekilde ortalıkta atılıp tutuluyor ve böylece sorunlara olan tepkilerin azaltılması amaçlanıyorsa işin tadı kaçıyor.
Şimdi şöyle geriye dönük düşünmenizi rica ediyorum. Yılın belki de yarısı müjde alan bir ülkede, neden sorunlar bir türlü ortadan kalkmıyor ve hatta ağırlaşarak hayatımızdaki yerini kemikleştiriyor?
İş öyle bir kontrolden çıktı ki; sorunu yaratan süreci başlatıp, hiçbir uyarıyı dikkate almayanlar, devrilmiş aracın içinden, kemikleri kırılmış bir şekilde sağ çıkan bir kişiyi bile müjde tanımı yapmaktan utanmıyorlar. Oysa kurallara uymadan, acemice ve gelişigüzel aracı kullanan sendin.
Hiçbir konuda ‘niye bu müjdeye ihtiyaç duyduk’ sorusu sorulmuyor. Mesela vergi ve prim borçlarına yönelik müjde veriliyor. Vatandaşın bankalara ve kamuya olan borçlarının yapılandırılmasına dair müjde veriliyor. Atanamayan öğretmenlere müjde, doğalgaz fiyatlarında müjde ya da berbat giden bir futbol takımına yapılan transferle ilgili müjde…
Lakin günün sonunda kimse müjde noktasına gelene kadar ‘bu sorun neden yaşandı’ sorgulamasını yapmıyor. Bu sebeple de genellikle spordan siyasete ülkede sorunu yaratanlar müjdeyi veriyor ama kimse o söylemin gerçekleşip gerçekleşmediğine veya neden o noktaya gelindiğine bakmıyor.
Yaşam mücadelesi veren insanlara sunulan ‘müjde’ bir piyango ikramiyesi ya da şans oyunlarında çıkacak büyük ikramiyenin yarattığı duygudan öte bir anlam taşımıyor. Mesela tanzim adı altında sunulan çadırları hatırlıyorsunuz. Hangi sorunu çözdü ve ne işe yaradı? Hatta şu an nerede?
Halen o günkü problemleri aynen yaşamıyor muyuz? Fakat anımsayacaksınız o da ‘müjde’ diye sunulmuştu. Şimdilerde Bakan Albayrak da ‘Ekim Eylül’den, Kasım Ekim’den iyi olacak’ deyip duruyor. Oysa geldiğinden beri aynı şeyi söylüyor; iyi olan bir şey gördünüz mü?
Müjde, bu toplumdaki çaresizlikten kaynaklanan ‘yırtma’ duygusunun istismarından başka bir şey değildir. Siyasetten spora kadar yönetici noktasındakiler de bunu çok iyi bildiği için sonuna kadar istismar ediyor.
Sonuç mu? Arkadan da ‘müjdemi isterim’ diyerek oy talep ediyorlar. Ne olur bir kere de müjde verenlere sorun: Verdiğin müjdeye neden olan ortam nasıl yaratıldı; müjdeyi verdikten sonra ne yaptın ve ben neden halen bedel ödemeye devam ediyorum?
[email protected]