Ülkemizin insanları, dünya mutluluk liginde hızla küme düşüyor. Ben demiyorum, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı Dünya Mutluluk Raporu söylüyor. Dünyada 149 ülke arasında yapılan araştırmaya göre 104. sıradayız.
Finlandiya birinciliği göğüslerken son sırada Afganistan var. Bu çalışmaya göre dünyanın üçte ikisi bizden daha mutlu. Peki kriter ne? Hiç de öyle gazetelerin fal köşelerindeki ‘yıldızlardan fal tuttum’ ya da evrene mesaj yollama tadında yeni moda işlerden bahsetmiyorum.
Kriter güven... Gelir adaletinin ve kamu kurumlarına olan güvenin çıktısından söz ediyoruz. Siz bunun üzerine medyanın tamamını ele geçirseniz, günde 10 kere ekranlara çıksanız, insanlara hamaset yapsanız da sonuç değişmez.
İnsanlar ne kadar güçlendiği söylenen değil, ne kadar güvende hissettiği bir ülkenin yarattığı mutlulukla ilgileniyor. Zaten bunu anlamak için Birleşmiş Milletler’in çalışmasına da ihtiyaç yok.
Korumasız, sade bir vatandaş gibi sokağa çıktığınızda, biraz çevrenize baktığınızda, medyadaki üçüncü sayfa haberlere göz attığınızda, trafikte insanların davranışları gözlediğinizde, esnafla, çalışanla sohbet ettiğinize bunu görüyorsunuz.
Bu ülkede yetişip, ilk fırsatta yurtdışında bir yaşam kurmak isteyen gençleri suçlamak yerine anlamaya çalıştığınızda yanıtı bulacaksınız. Ben zaman zaman şunu yazarım. Bu süreç geçtikten sonra Türkiye’deki her bireyin, seans sayısı uzmanlar tarafından tespit edilmek ve masrafları da sosyal güvenlik sisteminden karşılanmak üzere psikoloğa gitmesi gerekiyor.
Çünkü bu kadar mutsuz insanın olduğu bir yerden, güçlü ve mutlu bir ülke de, gelecek de yaratamazsınız. Uygulayacağınız hiçbir politika karşılık vermez. Zira pandemide virüsü bile umursamayan tavırda salt cehalet değil, umudunu yitirme duygusunu aramalısınız.
Daha dramatik olan, araştırmada hızla küme düşen performansımız. 2017’de 69. sırada, 2018’de 74, 2019’da 79 ve 2020’de 104. sıraya geriliyoruz. Yani hızlı bir kayıp söz konusu. Zira vatandaş geçinemiyor, çok borçlu, adalet duygusuna olan inancı yitirmiş, yöneticileri tarafından sürekli hor görülüyor, cehalet mutsuzluk ortamını beslerken, liyakat yerlerde sürünüyor.
Maaş artışlarına gelince cimrileşen, zamlarla hayat pahalılığına sıra geldiğinde şahinleşen, üstelik bu açılan makası yok sayan, işsizi işsiz kabul etmeyen, üreteni ürettiğini pişman eden bir yapı içerisinde, bütün gün bunun tersini de anlatsanız sonuç alamazsınız.
Çünkü işinde, yaşamında mutsuz olan insanlar, yeni çağın en temel üçlüsünü yitirir. Huzur, verimlilik ve sürdürülebilirlik. Umursamaz tavırlar baş gösterir. Bu da ağzınızla kuş tutsanız sonuç alamayacağınız bir çabalama ortamı yaratır.
Kimin ne olacağına karar verebileceğine inanan sapkın yaklaşım var ya, içi boşalmış bir yapıdan başka bir şey inşa edemez. Çok güvendiği bina da içten çürüdüğü için birden yıkılır. Mutsuzluk deyip geçmeyin.
Hele ki nedeninde adalet duygusu yoksunluğu ve kamu yönetimine güven zedelenmesi varsa. Boşanmalardan ekonomik sıkıntıların ağırlaşmasına kadar bir kanser hücresi gibi toplumu kemirir.
Daha da kötüsü şu: Şimdi çıkıp bu raporu tartışmaya kalksak, abartılmasından tutun dış güçlerin oyununa kadar bir dizi bahaneyi önümüzde bulur, üstüne de ‘beğenmeyen gitsin’ yanıtıyla konuşmayı tamamlarsınız.
Zaten problem bu. Bu döngüyü kıracak olan nitelikli insanlar, beğenmeyip gidiyor. Ne yapacaksınız? Üstüne mutluluk mu ithal edeceksiniz?
[email protected]