Ne derler bilirsiniz? Sağlıktan ötesi yok... Aslında hayatı şöyle bir süzgeçten geçirdiğinizde de tartışmasız gerçektir. Çünkü sağlığınız yerindeyse, hayata dair diğer konular sıraya girer.
Canımız bir şeye sıkıldığında ‘sağlık olsun’ deriz. Padişahlar bile ‘olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ diyerek bu topluma en yüksek mertebede bile sağlıklı olmanın mukayesesi olmaz bir kavram olduğunu anlatmamış mı? Sağlık, bu toplumun bir anlamda şükür etme biçimidir de...
Yani sözün özü, sağlıktan daha önemli bir önceliğin olmadığı toplumda, pandemi sürecinde, ölümcül bir virüse rağmen, sağlık riski algısını ikinci plana itmeyi başardıysak, iki kere oturup düşünmemiz gerekiyor.
Bunu ben söylemiyorum. ‘Türkiye Gündemi ve Siyaset Araştırması’nda vatandaşa soruldu. Denildi ki: Size göre bugün Türkiye’nin en önemli sorunu nedir? Birinci sırada yüzde 30,6 ile ekonomi geldi. Koronavirüs yüzde 29,8 ile ikinci oldu. Ama bu sonuç sizi yanıltmasın.
Çünkü üçüncü sırada da yüzde 14,5 ile işsizlik var. Yani bu mantıkla bakarsanız vatandaş ülkenin en önemli sorununu yüzde 45,1 ile dünyayı kasıp kavuran virüsün neredeyse yüzde 15 ötesinde ekmeği olarak görüyor.
Esasen bu çok sürpriz değil. Çünkü ekonominin virüsü yendiği bir ülkede yaşıyoruz. Sokakta gördüklerimiz, yeterli önlemi almayanlar tamamen bilinçsiz vatandaşlar değil. Çünkü bir bilinç tartışmasına gireceksek orada işe kongrelerle azalmış bir virüsü ülke genelinde tekrar patlatan iktidar partisine bakmak gerekir.
Bundan da önemlisi, tüm tehlikeye rağmen, canından bezmiş ve eve ekmek götürmek zorunda olduğu için sokaklara dökülen insanlar. Çoğu iş arayışında ya da çalışırken günü birlik para kazanıp o gün ailesinin karnını doyurmanın telaşında. Bunu da lüks içinde yaşamak için değil, faturalarını ödeyip gıda ihtiyacını karşılamak için yapıyor.
Gerçek şu ki çok ciddi bir geçim sıkıntısı yaşanıyor. Niye mi? Vatandaş zamma yetişemiyor da ondan. Gelir artışında çakma, gider artışında gerçek enflasyonla yaşayan, çarkı döndürebilmek için borçlanan, borçlandıkça batan ve kısır döngüden çıkamayan insanların durumu, esasen ülkenin genel ekonomisinden de farkı değil.
Yani vatandaşın durumuna üzülüyoruz da, koca bir ülkenin aynı durumda olduğuna nedense bakmıyoruz. Ne yazık ki o ülkenin israf gölgesinde dayandığı tek gelir kapısı da vatandaştan aldığı dolaylı vergiler haline gelmiş.
Tekrar vatandaşa dönersek... Bu durum, emeklinin geçinemediği, gençlerin iş bulamadığı, bulanın sokağa çıkmak zorunda kaldığı bir ortamda, insanlara işyerlerini kapatın deyip, yükümlülüklerini önlerine süren bir anlayışın eseridir.
Gıda fiyatlarında üreticinin halini düşünmeyip, aradaki nakliyat dahil tüm giderleri zorunlu ve paralı geçişlere bağlayıp, sonra da sorunu çözmek yerine 8 kata çıkmış üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkını ekonomik yanlışlarda değil, bir türlü bulunamayan fırsatçılarda gören bir yaklaşımla da işin içinden çıkamazsınız.
İşte tüm bunların gölgesinde vatandaşa sorduğunuzda, sağlığından bile öteye sorun olarak eve ekmek götürmeyi koymuş vaziyette. Üstelik bundan da kötüsü, son derece ciddi bir uyarı olan bu eğilim, ekonomiyi yönetenlerin gündemine bile gelmiyor.
Sürekli başka bir gündemle durumu çarpıtmaya çalışıyorlar. Ama hiçbirinin netice vermesi mümkün değil. Eğer siz çekirdek ve çayla bile mutlu olabilen insanları, sağlığını göz ardı edip ekmek derdine düşürdüyseniz, sorunu başkasında değil, yaklaşımınızda aramanız gerekir.
[email protected]