TÜİK’in 2019 Ocak verilerine bakıldığında perakende sektörü tam anlamıyla çöküş yaşıyor. Bunun nedenleri üzerine kafa yoran uzmanlar ise bir detayı kaçırıyorlar. Zaten yıllarca gerçek enflasyonun altında sahte enflasyon rakamları nedeniyle maaş alıp, geleceğini kredi ve kredi kartına ipotek edenler nerede?
28 milyon icra dosyasını dikkate alırsanız, dün bakkal amcaya hesap yazdırıp, sonra kredi kartını keşfedenlerin artık bu yolla dönemediğini görürsünüz. Yani Türk tüketicisi gırtlağına kadar borca batmış durumda. Bu ortamda perakende sektöründe bir hareketlenme olması zaten sürpriz olur.
Bu bir yana zorunlu ihtiyaçlar bile karşılanamıyor. Tanzim adı altında açılan çadırlar zaten bu gerçeğin seçim öncesine kadar ortaya çıkmasını önlemeye çalışmaktan başka bir şey değil. 15 Mart Dünya Tüketiciler Günü’nde bir açıklama yapıldı.
Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar önemli bir açıklama yaptı. Dedi ki: “Toplumun yüzde 80’inden fazlası açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor.” Çakar satınalma gücü hızla erirken, temel gereksinimlerin dahi karşılanamadığını belirtti.
Yine TÜİK’in verileri baz alındığında ülkedeki ilk yüzde 20 ile son yüzde 20’lik dilim arasındaki gelir farkının 8 katına erişmiş olması da esasen bunu doğruluyor. Fakat ortaya çıkan bu manzara dünün eserinden ve kaçınılmaz sonucundan başka bir şey değil.
Uluslararası bir toptancı marketin Türkiye’deki tüketici araştırması gösteriyor ki, insanların alım gücü arttıkça et yemeye başlıyorlar. Bakın ne kadar sade ve basit bir anlatım değil mi? Kendi tüketici grupları arasında yaptığı bir araştırmaya göz attığınızda alım gücü yüksek kesime gelene kadar haftalık kişi başı et tüketimi 272 gram ile 602 gram arasında değişiyor.
Bir tavuk dönerin içinde ortalama 100 gram et olduğunu düşünürseniz, sanırım bu sefalet hakkında fikir verir. Kırmızı et zaten evlere ya da kişilere uğramıyor. Tavuk eti ya da tavuk dönerle bu oranlar ancak yakalanıyordur.
Et tüketiminin zihinsel gelişim açısından ne derece önemli olduğunu ve bilhassa gelişme çağındaki çocukların mutlaka tüketmesi gereken bir gıda türü olduğunu tüm uzmanlar dile getiriyor.
Peki borçlu ülkemde insanların halini anlatmaya yeter mi? Ne yazık ki hayır... Merkez Bankası’nın Türkiye’deki Ücret Dinamikleri araştırması da 9,2 milyon insanın sefalet ücretinde çalıştığını gösteriyor. Bu da ortalama bir aile açısından 27 milyonu aşkın nüfus eder.
Sefalet ücreti diye kast edilen bin 200 TL... Türkiye’de 2 milyon 136 bin işçi asgari ücretin altında, 7 milyon 87 bin işçi de asgari ücret seviyesinde ve biraz üstünde maaşla geçinmeye çalışıyor. TÜİK verilerine göre de 2017 yılında istihdam edilen 28 milyon 83 bin kişiden 18.9 milyonu ücret ve yevmiyeyle çalışıyor.
Şimdi buradaki sefalet ayrı, kanunlara rağmen asgari ücretin altında çalıştırılan 2 milyon 136 bin kişi ayrı bir tartışma konusu. Araştırmaya göre, ücret ve yevmiyeyle çalışanların yüzde 11.3’üne denk gelen bu nüfusun eline ayda maaş, ücret, ikramiye ve prim dahil sadece 1.200 lira geçiyor.
Sizce de bu tam bir skandal değil mi? Asgari ücrete ulaşamayan aileleriyle birlikte 6 milyon kişi var ve bu konuda kimse kılını bile kıpırdatmıyor. Sonra perakende piyasasında neden bu kadar büyük çöküş oldu?
Asıl bu ülkede halen yaşatılmaya çalışılan aile içi dayanışmaya dua edin. Onu aradan çekseniz, bu rakamların çok daha dramatik seviyelerde karşınıza çıkacağından şüpheniz olmasın. Sefalet içinde tüketim olmaz. Bir beka tartışması yapacaksak da, evet ekonomik yanlışlarımızla geldiğimiz nokta ülkede beka meselesi haline geldi.
Yani beka sorunu ekonomik problemi yaratmadı. Yanlış ekonomik tercihler ve ekonomik açmazlar, ülkeyi bir beka sorunuyla baş başa bıraktı. Ama seçime gidilirken kimsenin gündeminde bu yok. Herkes koltuk savaşında. Oysa eve et girmiyor et...
[email protected]