Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 5,9’luk bir büyüme performansı gösterdi; ama bunun tüketici sayesinde olduğunu biliyor musunuz? Büyümeye katkı eden başlıklara baktığımızda yüzde 7,7’lik tüketim harcamasıyla lider vatandaş.
Elbette burada da miktar tüketiminden çok, tüketilenin fiyatı üzerinde durmak gerekiyor. Çünkü satın alma gücünü yitirmiş bir vatandaşın, daha çok tüketim yapma olasılığı yok. Bunun yerine belki daha az ürünü, daha yüksek fiyata tükettiği için fiktif bir hacim yaratmış durumda.
Peki bu kadar büyük katkı yaparken, vatandaşın büyümeden aldığı pay ne? Aşırı borçlanma, geçim sıkıntısı ve satın alma gücündeki erime. Ayrıca 2024 bütçesinin toplam büyüklüğünün üçte biri kadar KDV ve ÖTV tahsilatı beklendiğine göre, sizce tüm bu matematikte bir tuhaflık yok mu?
Yani gelirini arttırma ve refah düzeyini geliştirme konusunda ihtiyatlı davranılan, sokakta yaşadığı enflasyon ve yıpranma yok sayılan, satın alma gücünü her geçen gün yitiren bir kesimden, bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını bekleyebilir misiniz?
Tek yol ne olabilir? Kredi ve kredi kartları... Zaten yıllarca bu hata yapıldığı için bugün 2,5 trilyonu aşmış bir tüketici borcu ile ve patlayan icra dosyalarıyla karşı karşıyayız. Ayrıca ekonomi yönetiminin tüketimi kısmak için bu yolu da kapattığını biliyoruz.
O zaman geriye ne kalıyor? Ücretlerinin iyileştirilmesi... Cumhurbaşkanı Erdoğan asgari ücretin tek seferlik bir zamla sorun olmaktan çıkacağını söyledi. Asgari ücretin zaten maaş olmasının sorun olduğunu konuşmayıp, tek seferde de tüm satın alma gücünü sağlayacağını söylemek de ayrı bir matematik hatası.
Üstelik mevcut asgari ücret, emekli maaşları, günlük çalışanların aylığa vuran gelirleri tamamen açlık sınırının altında kalmışken... İşsiz, dul ve yetimleri zaten saymıyorlar. Muhtemelen yapılan asgari ücret belirlemesi de yıl sonu itibariyle daha cebe girmeden açlık sınırının altında kalacak.
Yapılan araştırmalara göre iki asgari ücret alabilenlerin çalışanlar içindeki payı sadece yüzde 18. Hadi buna yüzde 7 de yüksek maaş alanları koyalım. Geriye yüzde 75 açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren kesim kaldı demektir.
Dönelim emeklilere. Ülkedeki emeklilerin yarısının alt sınır olan 7 bin 500 TL maaşı aldığı biliniyor. Yıl başında en fazla 11 bin – 12 bin TL seviyesine çıkabilir bu alt sınır. Yani o gün alacağı, bugünün açlık sınırının bile altında.
Şimdi tüm bu gerçekler ortadayken, insanların bu işin içinden nasıl çıkmasını bekliyorsunuz? En önemlisi bekliyor musunuz? Hazine ve Maliye Bakanı reel sektöre mesaj yolladı: 2024’te iç piyasa bitik, ihracata odaklanın. Bu ne demek?
Demek ki tüketimsizlikten bir enflasyonla mücadele öngörüyorlar. Peki ama tüketimi sadece gıdaya indirgemiş bir vatandaş bu işin içinden nasıl çıkacak? Daha da garip olan şu: Hadi vatandaşı umursamıyorlar, 4 trilyon TL’lik dolaylı vergiyi kimden tahsil edecekler? Şaka gibi.
[email protected]