Türkiye’nin Tasarruf Eğilimi Araştırması’nın 2021 yılı ikinci çeyrek sonuçlarına göre tasarruf sahipliği oranı yüzde 18,3. Öncelikle bu rakamın anlattığı bir şey var. Ya bulgu hatalı ya da TL mevduatlarının düştüğü bir ortamda, tasarruf fakiri Türkiye’de vatandaş kenara attığı para için sisteme güvenmiyor.
Her iki açıdan da baktığınızda sıkıntılı bir durum. Yine aynı araştırma yakın gelecekte tasarruf edeceklerin oranın yüzde 100’ü aşkın bir çarpanla artarak yüzde 40’a yaklaşacağını gösteriyor. Gerekçe de geleceğe yatırım…
Ülkede vatandaşın durumunu göz ardı ederek bu tip sonuçlara varmak büyük yanılgılara neden olur. Tasarruf yapabilenlerin içerisinde diyerek bu oranları vermek ayrı bir başlık.
Ama ülkedeki vatandaşın fotoğrafını çekmeyi planlıyorsanız gerçek durumla ve doğru sorularla ilerlemek zorundasınız. Çünkü ülkede tasarruf ile kısıntıyı karıştıran bir yaklaşım söz konusu.
Tasarruf, elde ettiğiniz gelirle tüm ihtiyaçlarınızıkarşıladıktan sonra kenara koyduğunuz ve farklı enstrümanlarda değerlendirdiğiniz paradır. Oysa ülkemizde büyük bir halk kitlesinin geçim zorluğu içinde yaşadığını biliyoruz.
O nedenle bu sonuçları yorumlarken tasarruftan değil, kısıntıdan söz etmek gerekir. Demek ki sonuçlar doğruysa, önümüzdeki dönemde iç piyasada büyük bir hacim sıkışıklığına daha gidilecek.
İnsanların standart yaşamlarından kısıntı yapması ekonomi için hoş bir tablo değil. Genellikle tasarruf ile kısıntı karıştırıldığı için insanların da aklı karışıyor. Tüketim yapmama kültürü gelişiyor.
Oysa esas olan gereksiz tüketim yapmamaktır. Temel ihtiyaç maddelerinden kısıntıya gitmeniz tasarruf değil, yoksunluktur. Örneğin doğalgaz faturasını azaltmak için, kombiyi kapatmanız tasarruf değildir. Bir ihtiyacınızdan yoksunluğu göze alarak vazgeçmektir. Tasarruf orada aynı tüketimi yaparak yalıtım ve benzeri gibi etkenlerle elde ettiğiniz kazanımdır.
Peki bunun ne sakıncası var? Sürekli kısıntıya giderek az ile sadece yaşadığını zannedenler ve yoksunlaşanlar, hem buna neden olanlardan hesap sormayı aklına getirmez; hem de git gide insanî koşulların dışında yaşamaya başlar.
Bu nedenle tasarruf gibi başlıktaki araştırmaların sonuçlarını yorumlarken; ortaya verileri koyarken, asgari şartlar kriterini göz önüne almak lazım. Tüm bunları sağladıktan, buna yönelik gelir elde ettikten sonra vatandaş köşeye para atabiliyor mu; buna bakmak lazım.
Aksi takdirde hem yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkarırsınız; hem de sorunların muhatabı ‘ülkede aç yok’ deme cesaretini bulur.