Tarihe geçen bir acı yaşadık. Kayıplarımız, açıkta kalanlarımız, adı bile anılmadan yok olup gidenlerimiz oldu. Bundan sonra yaralarımızı saracağız ama önce vatandaş olup, ‘bunu neden yaşadık’ diye sormamız gerekiyor.
Afet elbette başlı başına bir sorun. Ama doğa olayını afete çeviren biziz. Bir tarafta imar barışları, öte tarafta binayı yapanın da, dönüşüme girenin de gözünün dönmüşlüğü, bir diğer yanda da cenaze ilamı gibi imar affını meydanlarda anlatanlar oldu bu ülkenin acısında.
Aslında sağlaması çok kolay bir acı bu. Kim ki buna sadece kader deyip geçiştiriyorsa, nedenini sorgulamıyorsa, hatayı aramıyorsa, sorumlusunun peşine düşmüyorsa, kendi sorumluluğunu aramıyorsa, konumu ne olursa olsun bilin ki bu yaşananda parmak izi vardır.
Normal bir olay olsa, bu konuyu davaya taşısanız, ihmal zinciri içinde o kadar çok tazmin edilecek yanlış var ki… Ama bu öyle bir vaka ki, tazmin hakkı olanlar hayatını kaybetti. Yani bireysel hukuk açısından kişisel davalar düştü.
Yapanın yaptığı yanına kar kalsın istenmiyorsa, kamu davaları açılmalı. Sorumluları tek tek bunun hesabını vermeli. Organizasyonların nasıl bozulduğunun, imarla nasıl oynandığının, yetkin kişilerin, kurumların nasıl kızağa çekildiğinin, dönüşüm adı altında nasıl rant sağlandığının, o binalara nasıl onay verildiğinin ortaya çıkarılması gerekiyor.
Sahada o kadar çok ihlal var ki, hepsini tek tek mercek altına almaya çalışsanız, yıllar yetmez. Elbette çok büyük bir acıdan bahsediyoruz. Ama bir acı, yönetilebilir olayların neticesinde boyutuyla katlanıyorsa, orada kimin sorumlu olduğuna bakılmalı.
İnşa edilen binaları yapanlardan denetleyenlere, izin verenlerde affedenlere, güvenli binalar yerine imar affı peşinde koşanlara, af edenlere, yanlış uygulama yapanlara, ‘bir şey olmaz’ diyenlere, bunu oya tahvil edenlere, ranta çevirenlere hesap sorulmalı.
Şayet bir ülkede yaşanan 1999 Depremi gibi ders çıkarılacak büyük bir vaka olmuşsa, ondan sonra kanun, yönetmelik, sistem kurulmuşsa ve aradan geçen 24 yıl sonra aynı şeyler daha ağır bir bilançoyla konuşuluyorsa ve bunun hesabı sorulmuyorsa, sadece yeni bir acı için temel atılıyor demektir.
Bilim dinlenmediyse, çözüm önerileri yok sayıldıysa, bina ile her şeyi halledeceğini zannedip, binaların yıkılmasına kader deniliyorsa, afet sonrası insanlara ulaşılamıyorsa, telefonlar çalışmıyorsa bunun sorumlusu aranmayacak mı? Nedenleri sorgulanıp, ders çıkarılmayacak mı? Bir daha olmaması için hamle yapılmayacak mı?
10 ilin 8’inde yapılan binaların yarısından fazlası TÜİK verilerine göre 2001 yılından sonra, yani büyük depremin ardından yapılmış. Sizce bu, ortaya konulup, üzerinde düşünülmesi gereken bir olay değil mi?
Bu ülkede belediye meclis kararıyla fay hattını harita üzerinde değiştirenler bile oldu. Niye? İnşaat yapabilmek için. Bu ülkede insanlar fakru zaruret içindeyken, kaynaklar tek bir yere akıtıldı? Niye? Çözüm rantla karıştığı için.
Olay yaşandıktan sonra dahi, kimin öne çıkacağı, kimin kiminle fotoğraf vereceğinin mücadelesinin verildiği bir gerçekle karşı karşıyayız. Göreceksiniz bugün sıcak haberi verenler, yarın bunu unutturmak için haber yapacaklar. Tek söyleyebileceğim, vatandaşsanız unutmayın. Yine unutacaksanız, ağlamayın.
[email protected]