Moda tabirler durup durup önümüze geliyor ve içini doldurmuyoruz ya; yeni normal kavramı da bunlara eklenenlerden biri oldu. Süslü cümleler üzerinden bazı şeyler yazmak mümkün, fakat yeni normal kavramının içini doldururken gerçekleri de görmezden gelmemek lazım.
Öncelikle pandemi sonrasında yaşadıklarımız içinde, yeni yaşam şekillerimiz, bu süreçte tüketim yaparken öncelikler sıralamasına dikkat ediyor olmamız gibi olumlu başlıkların dikkat çekici olduğunu görüyoruz.
Elbette bunda gelirimizin kısıtlı kalmasının, ihtiyaçlarımızı da buna göre sıralamamızın getirdiği bir motivasyonu unutmamak gerekir. Yeni normal, hayatımıza daha çok teknolojinin girdiği, belki bazı hizmetlere daha rahat ve kolay ulaşabildiğimiz gibi başlıklar üzerinden okunurken, alınacak dersleri de ihmal etmemeyi gerektiriyor.
Çünkü dünyada ortaya konulan bu kavram ile, tüketiciye yani vatandaşa sunulan olanaklar arasında ciddi bir makas farkı var. Bu süreç aynı zamanda ekonomilerde daralmanın, işsizlik probleminin, artan bütçe açıkları nedeniyle iğneden ipliğe gelecek zamların, daha da düşen alım gücünün ve borç ya da kredi bulmakta zorlanacağımız bir dönemin de habercisi.
Virüs sürecinde edindiğimiz bir çok alışkanlığın, hayatımızda var olan, ama 2 binli yıllarda unuttuğumuz değerlerden ibaret olduğunun altını çizmek isterim.
Artan elektrik ve doğalgaz faturaları, ‘gereksizse söndür’ gibi bir refleksimizi, kredisiz yaşam, ihtiyacın ötesinde lüzumsuz harcamalar yapmama alışkanlığımızı, bir arada olarak dayanıştığımız günler, toplumsal yardımlaşma dürtümüzü hatırlatmalı.
Zira gelecek, süslü teknolojilerin gölgesinde o kadar da tatlı gelmiyor. Tüketimle israfın arasındaki farkı hatırlamamız şart. Mevcut borçlarımızı öderken, kenara köşeye para sıkıştırmaya dair hatıralarımızın canlandırılması zorunlu.
Belki de tüketicinin yeni normali, eski normaliyle aynıdır. Arada yaşananlar ise, kazanmadan harcamanın getirdiği sahte bir refah oyunundan başka bir şey değildi. Dünyanın hiçbir zamanında ve hiçbir yerinde, kazanmadan sonsuza kadar harcamanın formülü yok.
Ne yazık ki 2 binli yıllarda, uygulanan ekonomi politikalarında tarihe geçecek hatalarıyla birlikte böylesine bir alışkanlık edindik. Yani doğru tabirle ‘el parasıyla düğün bayram yapmaya’ alıştık ya da alıştırıldık.
Şimdi bu dönemde yeniden aybaşında aile bütçeleri yapmaya başlamalıyız. Bu bütçenin içinde öncelikli harcamaları sıralamalıyız. Tüketici örgütlerinin yıllardır anlatmaya çalıştığı kurallar içinde alışveriş dürtümüzü kontrol etmeliyiz.
Aksi takdirde pandemi sürecini bile aratacak zor bir yaşamın bizleri beklediğini unutmayalım. Son bir detay daha var. Bu zor süreç, hak aramayı, tüketici olmayı, vatandaşlık bilinci içinde hareket etmeyi de gerektiriyor. Şimdi dönem tüketici hakları mücadelesinin yükseliş dönemi.
Hakkınızı aramak istiyorsanız, duyarlı ve bilinçli vatandaş olmak durumundasınız. Aksi takdirde hak arama kabiliyetinizi de yitirirsiniz. İşte size yeni normal.
[email protected]