Son dönemde insanlarla birlikte yaşışıyorsanız, nasıl bir zorlanma içinde olduklarına da şahit oluyorsunuzdur. Simit çay hesabından ekonominin yıllarca yorumlandığı ülkede, simidin bile fiyatının 4 TL olması, sanırım düz mantık ekonomi yorumlayanlar için bile bir gösterge sayılabilir.
Sırça köşklerinden ayrılmayarak, meseleyi rakamlardan takip edenler için de en büyük gösterge esasen burada da kendini belli ediyor. Bir yanda ortalama ücret olan asgari ücretin artık alım gücünü yitirmesi bir yana yok hükmünde olması, olası bir artışın da çok işe yaramayacağını gösteriyor.
Öte yanda enflasyon oranlarındaki artış da, görmek istemeyenler için bir gösterge olabilir. ENAG enflasyonu ile TÜİK enflasyonu arasındaki çelişki ortada. Ama bunun dışında son dönemde sistematik olarak market enflasyonu açıklayan Tüketiciler Birliği Federasyonu ile TÜİK arasındaki uçurum da her şeyi gösteriyor.
Aylık bazda değerlendirdiğinizde TÜİK’in yüzde 2,8 artış gösterdiği yaşam koşullarında Federasyon’un araştırmasında yüzde 14,56’lık artış gözükmesi ve insanların elindeki paranın yüzde 40 ortalamayla gıdaya harcama yaptığını düşünürseniz; her şeyi anlatıyor.
Mesele burada da bitmiyor. Çünkü son dönemde kredi kartı ve kredilerde yaşanan artış, bu harcamaların da ağırlıklı olarak gıda ve temel ihtiyaç malzemelerinde yoğunlaşıyor olması tıkanmanın en büyük göstergesi.
Peki bundan sonra ne olacak? Öncelikle Temmuz ayında yapılacak mı, yapılmayacak mı tartışılan asgari ücretteki artışın bugün itibariyle hiçbir anlamı kalmadığını çok net söyleyebilirim.
Çünkü ne artış yaparsanız yapın, yoksulluk sınırının 20 bin TL’ye dayandığı ülkede sefaletin önüne geçmeniz mümkün değil. Enflasyonun da, söylenenin aksine yükselme tredinin devam ettireceğini dikkate alırsanız zorlu bir dönemin tüketicinin önünde olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.
Tüketiciden o kadar umut kesilmiş ki, Zincir Mağazalar Derneği Başkanı Serhat Tınastepe’nin, umutlarının turistlere kaldığına yönelik yaptığı açıklama, tüketicinin tamamen bittiğinin göstergesidir.
Aslında bu zorlu dönemi, daha da güçleştirecek yeni bir adım atıldı. Kredilerde ve kredi kartlarında sıkılaşmayı sağlayacak uygulamalar hayata geçiriliyor. Yani enflasyonu yenemeyen ekonomi yönetimi, rakamları iç pazar daralması ve tüketiciyi feda ederek aşmaya çalışıyor.
Bunun, çok uzun zamandır, son derece yanlış ama zorunluluktan doğan bir vaka haline gelen, vatandaşın krediyle geçinme ihtiyacı adına sıkıntı yaratacağı açık. Önümüzdeki süreçte ihtiyaçlarını karşılayamayanların, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısında bir patlama olacaktır. Bu rakamlara yansır mı, işte onda şühpeliyim. Ama yaşanacak olan bu.
İnsanların borçla yaşamasını engellemek doğru mu, doğru. Lakin son hızla giden bir araçta ani fren yaparsanız, insanların camdan fırlamasına neden olursunuz. Oysa yapılması gereken, kademeli olarak insanların ekonomik olarak rahatlatılması, ekonominin güçlendirilmesi, işsizlerin iş bulmasının, yani gelir elde etmesinin temin edilmesi ve ardından aşama aşama bu sarmaldan çıkılması.
Peki yapılan bu mu? Aksine ticari kredilerde de sıkalaşmaya giderek, ardından da sübvansiyonsuz asgari ücret zammı planlayarak mevcut çalışanların dahi işsiz kalması sonucu doğuracak bir eğilim içerisindeler.
Özet mi? Rakamlar için vatandaş feda ediliyor; daha kötüsü rakamlar da sadece kağıt üzerinde düzeliyor.
[email protected]