Normal bir ekonomide zenginleşme, refah içinde yaşama, gelir artışa bağlı olarak değerlendirilir. Bunun da yolu üretmekten geçer. Çünkü üretim istihdamı arttıracağı gibi, aynı zamanda getireceği kaynakla beraber, bütçe üzerinden vatandaşın üzerindeki yükün de azaltılmasını sağlar.
İşsizlik rakamları ortada ve daha da bozulmaya gideceğini tahmin etmek için medyum olmaya gerek yok. Zira kötü bir ekonomiyi yönetim biçimiyle karşı karşıyayız. İnsanlara aş ve iş yaratılamadığı gibi, daha kötüsü borçla yaşamaya mahkûm ediliyor.
Yıllar içerisinde bu konuda çok büyük hatalar yapıldı. O kadar ki, 2002 yılında vatandaşın bankalara olan borcu 6,5 milyar TL’den, 2020 Haziran’da 700 milyar TL’nin üzerine çıkacak noktaya geldi. Bunun da 113,5 milyar TL’sini kredi kartları oluşturuyor.
Bir hata yapmış, yanlış tercihlerde bulunmuş, ekonomiyi yanlış okumuş olabilirsiniz. Ama bundan ders almanız gerekiyor değil mi? Bırakın ders almayı, iş ve aş yaratılamayan insanları daha çok borç batağına sokacak uygulamalar, destek, tedbir adı altında satılıyor.
Pandemi dönemi vatandaşına destek veremeyen bir yaklaşımın kredi üzerinden borçlanma teklif ettiğini biliyoruz. Hadi diyeceksiniz ki olağanüstü bir dönemin atlatılması için yapıldı. Peki normalleşmeye geçildiği söylenirken ortaya konulan uygulamaları hangi bahanenin arkasını sığdıracağız?
Yanlış anlamayın; kamu bankasından 3,5 yıllık kredi verip, insanlara bir haftalık tatil önerilmesini kast etmiyorum. O zaten bir akıl tutulması ve günübirlik yaklaşımlar sergilenerek ekonominin yönetildiğinin kanıtı.
Fakat yine de buna her vatandaş başvurmayabilir. Başvurup, o krediyi alamayabilir. Şimdi size daha tehlikeli bir uygulamadan bahsedeceğim. BDDK bir karar aldı ve evlere şenlik bir duruma imza attı.
Bankaların gelirini beyan edemeyen kişiye verdiği kredi kartlarının asgari limiti bin 300 TL’den 2 bin TL’ye çıkarıldı. Tekrar altını çizeyim: Gelirini beyan edemeyen kişinin...
Şimdi bu yaklaşımın neresini düzelteceksiniz? Geliri olmayan bir kişiye kredi kartı vermeyi mi; yarın kimsenin işinin garantisinin olmadığı bir ortamda limit artışına gidilmesini mi; yoksa sus payı gibi insanları kredi kartıyla yaşamaya mahkûm etmeyi mi?
Ne yapmaya çalışıyorsunuz? 700 milyar TL’yi aşmış bir tüketici borcunu trilyona mı taşımayı hedefliyoruz? 113 milyarı aşmış kredi borcunda, mesele 200 milyar TL’ye ulaşma amacı mı belirledik?
Oysa onlar rakam değil. Her ödenemeyen bir ailenin yok oluşunun, dramların, acıların, telafisi zor durumların anlatıcısı... Çok zor durumdasınız ve geçinemiyorsunuz. Bunu ben de biliyorum. Ama bu kredi kartı oyununa alet olmayın. Çünkü faturasını siz ödeyeceksiniz. Ödeyemediğinizde de sizin canınız yanacak. Yetkililerden kart ya da limit değil, iş isteyin. Bunu iş istemeyin diye yapıyorlar. Bu yolun sonu yok.
[email protected]