Ekonomi yönetimi güven peşinde koşuyor. Çünkü biliyor ki, işlerin düzelebilmesi için, tüketicinin, esnafın, çiftçinin, emeklinin, iş insanının ekonomiye güven duyması lazım. Bunun için ne gerekir? Şeffaflık ve adalet duygusunun tesisi....
Peki uygulama ne? Önce düşeceği söylenen enflasyon rakamlarından bahsettiler. Yetmedi; gerçekle ilgisi olmayan enflasyon oranları açıkladılar. Ne mi oldu? İnsanlarının gelirlerine bunun üzerinden zam yaptılar.
Sonra birden bire Merkez Bankası enflasyon tahminini yüzde 58’e çıkarttı. O süreçte asgari ücretten emekli maaşlarına kadar yapılan düzenlemeler ne oldu? Eski enflasyon hesaplamasına göre artış yapıldı.
Yetmedi; üzerine bir de verdiklerinden daha fazla zam yaparak, daha cebe girmeden o zamları da geri almayı başardılar. En önemli kanıtı, emekliye yüzde 25 artış yapıp, tüm hizmetlerin, ceza ve vergilerin ortalama fiyatına yüzde 50 zam uyguladılar.
İş bununla da bitmedi. ÖTV ve KDV’yi arttırdılar. Daha komik olanı ise ilk maaşların yatmasıyla birlikte ortaya çıktı. Aslında emekliye yüzde 25 zam da yapmamışlar. Teknik bir oyunla, aynı parayı vermeyi başardılar. Çünkü emekli bankaya gittiğinde yine aynı maaş rakamıyla karşılaştı.
Bununla da yetinmediler. Memur ve memur emeklileri için gelecek senelere yönelik pazarlıklar başladı. Tam bu aşamada enflasyon öngörülerini, tekrar yukarı yönlü revize ettiler. Bir önceki hatadan ders alındı mı? Hayır bu sefer ‘faturayı sen ödeyeceksin’ mesajı açıktan verildi.
Teklif ettikleri fiyat artışları, 2024 ve 2005 için, öngördükleri enflasyonun bile altında. Yani şimdiden diyor ki, bu gerçekçi olmayan enflasyon artış hızı oluşsa bile, sana daha az para vereceğim. Soru şu: Nasıl geçineceğim?
Onun yanıtı ise tamamen yok. Çünkü eskiden en azından yanlış bir hareket de olsa vatandaş tüketici ve ihtiyaç kredileriyle yaşamsal ihtiyaçlarını karşılardı. Bu doğru değildi ama yaratılan sistem buydu. Sadece gün ötelenerek batağın seçimlerin sonrasına kalmasını sağlayan bir uygulamadan söz ediyoruz.
Bankalara dönüp, tüketiciye de kredi vermemesi gerektiğini söylediler. İşte hata tam burada başladı. Çünkü esas olan burada tüketiciye kredi verilmemesi değil, tüketime konomisine kredi verilmemesiydi.
Yıllarca insanları kredilerle yaşamsal ihtiyaçlarını karşılar noktaya getirdikten sonra, birden bire bu uygulamaya geçemezsiniz. Hem de gerçekleşmesi çok zor olan ama yine de öngördüğünüz bir enflasyon oranının altında maaş verirken.
Bitti mi? Bitmedi... Tüm bunları yaptıktan sonra da yılın yarısında tükettikleri bütçenin ve yeniden yapılan ek bütçe adı altındaki yeni bütçenin de maliyetini bu insanlardan karşılamasına dair beklentilerini ortaya koydular. Tüm bunlar bir korku ya da komedi filminde gerçekleşmiyor. Bu ülkenin ekonomisinde yaşanıyor. Tek kelimeyle pes...
[email protected]