Sonda söyleyeceğimi başta belirteyim. Bence bir iktidar 18 yıldır başta olup halen 2002 yılıyla mukayese yaparak konuları anlatmaya çalışıyorsa ya hiçbir şey yapmamıştır ya da ciddi yanılgı içindedir.
Ne yanılgısı diyebilirsiniz? İktidar olduğunun farkında değil muhtemelen, kendisini muhalefet zannediyor. Biz bu ruh halini hatırlıyoruz. Nereden mi?
1980 yılından sonra ne zaman sıkıntılar baş gösterse, ne zaman bir problem karşısında sernezişte bulunulsa, ’80 öncesini unutmayın’ denirdi. Bunu darbe yönetimi de kullandı; 90’lı yıllara kadar iktidar da…
Ama elma ile armudu karşılaştırmak nasıl mümkün değilse, herkesin kendi iktidar döneminin hesabını vermesi de o kadar doğaldır. AKP iktidarının da en sık başvurduğu yöntemlerden biri bu… Zannedersiniz iki gün önce iktidara geldiler de ‘enkaz edebiyatı’ yapıyorlar.
Hatta olayı o kadar aştılar ki, şimdi kendi içlerinden siyasete soyunanlar olunca onların yani kendi dönemlerinin bile eleştirisini yapmaya kalkıyorlar. Lakin bir farkla… Bu eleştiriyi sadece kendileri yapıyorlar. Başkası hatırlatınca, tekrar 2001 krizine dönüyorlar.
Son açıklama da akıllara durgunluk verecek cinsten geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ortadaki fakirliği, sıkıntıyı, işsizliği, sahte rakamları görmezden gelmek ya da yok gösterebilmek için 2002 yılıyla mukayese girdi.
2002 yılında toplanan vergiler halkın refahı için harcanmıyormuş. Peki sen harca… İddiası o ki her toplanan 100 TL verginin 85,2 TL’sini halkın refahı için harcıyorlar. Ne garip değil mi? Vergi gelirlerinin içinde dünyanın en ahlâksız vergisi olan dolaylı vergiler, yüzde 80 paya sahip, neredeyse aldığımız havadan bile vergi alınacak, ama bunu normalleştirmek için ‘zaten size harcıyoruz’ hamaseti yapılıyor.
2002 yılında tüketicinin finans kesimine borcunun 6,5 milyar TL’den, 2020 yılında 720 milyar TL’ye ulaştığını görmezden geldiği, çakma enflasyonla insanlara zam verip, sokak enflasyonuyla yaşamasını istediği, herkese iş alanı yaratmaya mecbur olmadıklarını söylemelerini unutacağız şimdi yok canımızla bizden para istenmesine, yine bize harcandığı için sevineceğiz.
Nasıl geliyormuş peki bu verdiğimiz vergiler bize geri? Sağlık, eğitim, alt yapı başta olmak üzere verilen hizmetlerle… Bu da tanıdık geldi değil mi? Ne deniliyordu 80’lerde de? ‘Ödediğiniz her vergi size yol, su, elektrik olarak geri dönecek.’ Birinci köprü, ikinci köprü için halen para ödediğimizi hatırlatırım. Üçüncüsü zaten evlere şenlik bir modelle yapıldı.
Fakat garip olan şu ki, Bakan Albayrak’ın saydığı tüm bu hizmetler için biz yeniden para ödüyoruz. Sağlıkta müşteri kabul ediliyoruz. Eğitimde neredeyse özel okullar hakimiyeti tamamen ele geçirdi. Altyapı ya da yol gibi hizmetler için de her geçişte para ödüyoruz.
Pardon bir düzeltme yapmam gerekiyor. Geçmezsek de para ödüyoruz. Hatırlayacaksınız pandemi sürecinde vatandaşının cebine üç kuruş para koyamayan bu iktidar, yap işlet yönet sistemiyle müteahhitlerin dolar bazında TL’ye çevrilen alacaklarını ödemekten imtina edemedi.
Neymiş efendim faiz ekonomisinden bu sayede hizmet ekonomisine geçmişiz. Hesaplayalım mı ödenen faizleri ve bizden kullan kullanma alınan paraları? Mesela sağlıktan örnek verelim. Önleyici hekimliği ortadan kaldırıp hepimizi müşteri yapmadınız mı?
Ortada bir hizmet olduğu kesin. Ama kime hizmetin ekonomisi onu anlayamadık.