Son dönemde iğneden ipliğe her ürüne gelen zamları konuşuyorsunuz değil mi? Aslında ilk seferki kadar da şaşkınlık yaratmıyor. Akaryakıt zamlarından tütün ürünlerine kadar he şeye her an zam gelince, başlangıçtaki kızgınlık yerini çaresizlik içinde normalleşmeye bırakıyor.
Bir süre sonra geçinememeyi kader zannetmeye başlıyorsunuz. Belki insanın doğasında vardır alışmak ama zaten sürekli zam yapanlar da buna güveniyorlar. Bir ürünün fiyatı niye artar?
Maliyetleri yükseliyordur; ülkede önlenemeyen bir enflasyon vardır ya da bulunamıyordur. Bunlar ekonominin içinde anlaşılabilecek, sorunu büyüten ve çözüm konuşulması gerektiğini anlatan normaller.
Peki acaba fiyatlarda her şey bu kadar normal mi? Evet ülkede üretimsizlikten kıtlığa, artan maliyetlerden para yokluğuna kadar bir dizi ekonomi içinde yorumlanabilecek başlıklar yaşanıyor.
Ama fiyatların ve artışlarının temelinde bir başka unsur var ki; orada büyük bir yanılgı yaşanıyor. Öncelikle Merkez Bankası’nın son anketinden de anlıyoruz ki, rakamlar gerçekle ne kadar bağdaşmasa da, eğilim enflasyonun ve dolar / TL’deki değer kaybının ülkemizde kalıcı olacağı kabul edilmeye başlandı.
Vatandaş zaten iliklerine kadar yaşıyordu ama ekonomi birimleri kabulleniyor; ardından ekonomi yönetenler de kabullenmek zorunda kalacaktır. Bunun kabullenilmesi önemli; çünkü sorun keskinleşince çözüm konuşulmaya başlanacak.
En basitinden Ayçiçek yağı rezaletinden sonra Tarım Bakanlığı’nın Ayçiçek üretimi desteklemeye karar vermesi bunun en açık göstergesi. Yani mesele ekonomideki yanlışlardan kaynaklanıyorsa, onun çözümü var.
Ya zihniyette hata varsa ne yapacağız? İşte fiyat artışlarındaki temel sorunlardan birini de bu oluşturuyor. Ekonomi yönetimi döviziyle TL’siyle tam takır hale gelen kasaya doldurabilmek için sürekli vergilere zam yapar hale geldi.
Yani sizlere söylendiği gibi fiyat artışlarında tek neden ekonomik gerekçeler, artan maliyetler değil. Ekonomi yönetiminin dolaylı vergiler başta olmak üzere açığını vergiye zamla kapatmayı benimsemiş olması da önemli bir etken.
Bakmayın siz gıdada KDV oranını düşürdüklerine... O raftaki kısmı etkiler. Ama bir ürünün tarladan rafa gelene kadar maliyetinin üçte birini vergiler oluşturuyorsa, burada bir iyileşme sağlamak yerine sürekli artan bir ivme izliyorsa, sonda yaptığınız KDV indirimini ezip geçen bir maliyet ve fiyatla karşılaşırsınız.
Zaten insanlar bu aradaki komisyon haline gelen vergileri tartışmasın diye KDV’yi indirip, fırsatçı arıyorlar. Fakat iş o kadar kontrolden çıkmış olmalı ki, artık raf sonrası vergilerden de imtina edemez hale geldiler.
Adına KDV indirimi deseler de, örneğin akaryakıtta eşel mobil sistemini kaldırmaları, fiyat düştüğünde ÖTV’yi arttırarak yeniden zam olarak bize yansıtmaları bize bunu gösteriyor.
Otomobiliniz olmadığı için bu zamların sizi ilgilendirmediğini zannediyorsunuz ama sofranıza gelen o arada kalan maliyetler artarken, iktidar da buradan gelirini arttırmanın yolunu buluyor. Sonra ürünler neden pahalı?
Aynı durum sigara fiyatları için de geçerli. Sağlığınızı düşünüyoruz söylemi altında sürekli zamlandırılan ürünlerle kasayı doldurmanın ya da açık kapatmanın derdine düşmüşler.
Peki bu çare mi? Onun bir kırılma noktası var ve o eşik aşıldı. Bundan sonra vergiye yapılan tüm zamlar sadece kaçak ve kayıtdışı ürünlerin satışını arttırırken, vergi gelirlerinin de düşmesine neden olur.
Ne yazık ki ekonomi yönetimi bunu göremeyecek kadar konuyu bilmiyor. Oysa iktisat kitabının kapağını açtıktan sonra ilk öğretilenlerden biridir. Ne kadar çok vergi, o kadar çok kayıtdışı...
[email protected]