Kamuoyunda bir indirim seferberliği aldı başını gidiyor. Vatandaşın gönlünü hoş edecek bir söylem olduğunu kabul ediyorum ama mesele enflasyonla ilgili sorunu yok sayarak ve tamamen spekülasyon üzerine kurgulanmış bir tezle ortaya atılınca, temenniden öteye gidemiyor.
Bir ürünün fiyatı nasıl düşer? Çok iktisadi tabirlere girmeye gerek yok, vatandaş bunun sağlamasını bilir. Bolluk olunca... Peki bolluk olması için piyasaya ürün arz etmek yeterli mi? Tek başına hayır. Sürdürülebilir bir bolluktan bahsedeceksek üretiliyor olması lazım. Siz üreticiyi ithalatla terbiye etmeye kalkıp, üretim enflasyonunu yok sayıp, bir de üzerine ekonomide dengesizlik yaratırsanız sorun ortadan kalkar mı? Kalkmaz.
Bu da yeterli değil. Bir yandan ürünler ulaşılabilir olurken, diğer taraftan bunu tüketecek insanlarının gelirinin de artması lazım. Üretim ancak bu haliyle sürdürülebilir olur. Yıllarca insanların gelirini güdükleştirip, kredi ve kredi kartıyla geçinmesini zenginlik olarak anlattıysanız, bu sorun aynı yaklaşımla biter mi? Hayır...
Demek ki önce gerçek enflasyonu kabul edip, sonra üretim maliyetlerini netleştirip, ardından insanların gelirini bu enflasyonun üzerine çıkarmanız gerekiyor ki, o stabil ortamda kimin pahalı, kimin ucuz sattığı anlaşılsın.
Böyle karambol ortamlarda indirim çağrısı yaparak işin içinden çıkmaya kalkarsanız, önce kamu zamlarından başlamanız gerekir. Enerjiden nakliyede kullanılan yollara, işçilik üzerindeki maliyetlerden girdi maliyetlerine kadar aradaki vergilendirmeleri, yeniden değerleme oranlarını geri aldınız mı ki, insanlardan indirim bekliyorsunuz?
Hadi diyelim bu ekosistem bir süreliğine fiyatları durdurdu. Sonra ne olacak? Yani kalıcı bir çözümden mi, rakam tutturmaktan mı bahsediyoruz? Yerel seçimlere kadar fiyatların durması ya da indirim yapılması meseleyi ortadan kaldırıyor mu?
Şunu çok net söyleyeyim ki, üst perdeden yapılan çağrıların ve mesleki STK’ların ortaya koyduğu söylemlerin temenniden öteye gidecek bir yanı yok. Siz maliyet koşullarını enflasyona göre netleştirmediğiniz sürece, yani gerçek enflasyonla yüzleşmediğiniz sürece de ancak kötü niyetli ile iyi niyetliyi ayıramayacak bir ortam yaratırsınız.
O nedenle ekonomi yönetimi fiyatlarda indirim istiyorsa, üreticinin maliyetleri üzerindeki kamu taleplerinde indirimden başlayacak, üretimi destekleyecek ve enflasyonun yüksek ya da düşük gerçeğiyle yüzleşecek. Diğeri sadece gündemi meşgul etmektir.
Bir başlık da burada konutta açmak gerekiyor. Emlak sektörü dışından bu alana girip, fiyat yükseltenlerin önünü kesecek bir uygulama Kasım ayında başlıyor. Bundan sonra ilan verenin, gerçek muhatap olması sağlanacak. Yani mülke ait bilgilerle birlikte gerçek ya da yetkilendirilmiş şahıs olduğunu ortaya koyacak.
Bakın bu güzel bir önlem. Ama sadece spekülasyonun önüne geçmekle kalamazsınız. Buradaki beyanlara göre eş zamanlı insanların vergi ve yetkinlik takibini yapmazsanız, yine kurala uyanın mağdur olduğu bir sistem ortaya çıkar.
Diyelim ki fiyatlar durdu. Peki bugüne kadar yapılan zamlar ne olacak? Yani bir konutun kira bedeli 2 bin TL iken 20 bine çıkıp, sonra önlemlerle 15 bine inerse, burada yapılan zamları işin neresine koyacağız? Onlar kalıcı hale gelmiş ve enflasyonu da körüklemiş demektir.
Sözün özü, temenni ve çağrı ile indirim mümkün değildir. Çünkü maliyetsel karşılığı yoksa, bir üründen indirim yapan gösterişçiler, tamamlayıcı diğer ürünlere fahiş zam yaparlar. Yani arka sokak ekonomisi oluşur.
Sorunu çözmeden sadece bu çerçevede hareket ederseniz, günün sonunda bir zamanlar ‘fiş almazsam ne olur’ diye hayatımızda olan sorun hortlar. Yani kayıt dışı... O da sadece niteliksiz ürün yapana yarar. Dürüstçe fiyatını ortaya koyanı da, dürüstçe geliriyle ona erişemeyeni de mağdur edersiniz.
[email protected]