Kendilerinin enflasyonu ölçtüğünü, yaşam maliyeti ile ilgileri olmadığını söyleyen TÜİK Başkanı Prof. Dr. Erdal Dinçer, sözünün mürekkebi kurumadan son bir yılda görevden alınan üçüncü Başkan olmayı başardı.
Elbette profesör mertebesine gelen bir kişinin söylemeyeceği bir sözü sarf etmek ne kadar sağlıklı bir yaklaşım ayrı konu, ama bu olay da bize gösterdi ki, geçici makamlar uğruna saçmalamanın gereği yok.
Gerçi görevden alınmasının nedeni bu söylem mi, yoksa yüzde 36’yı aşmış, muhtemelen şubat başı itibariyle daha da aşacak enflasyonu dizginleyememiş olması mı tartışılır. Zaten tartışma bu noktada ki, bu da işin zıvanadan çıktığının en büyük göstergesi.
Çünkü bir istatistik kurumunun görevi göstergeleri oluşturmak değil, gördüğünü açıklamaktır. Siz gördüğünüzü görülmek istenene çevirmeye kalkarsanız, böyle rakamlar arasında boğulursunuz.
Zira ortaya koyduğunuz veriler, insanların yaşam maliyetini etkilemekle kalmıyor; aynı zamanda onların gelir seviyesinin de belirlenmesine neden oluyor. Yetmiyor, bu eksik gelirleme, aynı zamanda borç batağına sürüklenmeleri sonucunu doğuruyor.
Yıllarca yapılan bu Ali Cengiz Oyunu nedeniyle 2002 yılındaki 6 milyar TL’lik borç, Türkiye Bankalar Birliği’nin Kasım 2021 verilerine göre trilyon TL’yi aştı. Hatta aştı dediğim miktar da 17 milyar TL.
Yani 2002’deki rakamın neredeyse üç katından bahsediyoruz. Onu üç katı aşıp, üzerine de 1 trilyon TL borç yapıldıysa, bunun da yüzde 65’ini ihtiyaç kredileri ve kredi kartları oluşturuyorsa, böyle işin içinden sıyrılıp gidemezsiniz.
Oysa vatandaşın yaşadığı sorunu yok saymak ya da var etmek TÜİK Başkanı nezdinde yönetimlerinin sorumluluğu değildir. Onlar bir fotoğrafçı gibi olanı aktarmak ve gerisini de muhatapları arasındaki tartışmalara bırakmak zorundadır.
Ama hakem olmanız gereken yerde oyuncu olmaya kalkarsanız, sonuçta da kimseye yaranamaz, fakat üzerinizde görevini doğru yapmamış etiketi taşıyarak, çok sevdiğiniz koltuktan koparsınız.
Şu bir gerçek ki istediğiniz rakamı açıklayın, istenen istatistikleri kurgulayın; sonuç değişmiyor. Büyük bir borç yükü altında ezilmiş, geçimini sağlayamayan, fiyatlara yetişemeyen, çoğu zaman işsiz, işi varken de geçinecek kadar ücret alamayan insanlardan oluşan bir toplum gerçeğine sahibiz.
Ya bu sorunu kabul edip, düzeltmek için hamle yaparsınız ya da yokmuş gibi davranıp insanların sorunlarının ağırlaşmasına neden olurken, bir yandan da koltuğunuzu terk edeceğiniz güne koşarsınız.
Tüketici ya da vatandaş bir ülkenin esas oyuncusudur. Her şey de onun mutluluğu, refahı için vardır. Onu yok sayarak sonuç alamazsınız. Sadece çözüm için zaman kaybettirirsiniz.
[email protected]