Korona virüs önlemleri kapsamında, eğitime verilen aranın tarihini esas alırsak, evlerde geçirdiğimiz üçüncü haftayı da geride bıraktık. En önemlisi tüketicinin asıl imtihanı olacak nisan ayı içerisinde girdik.
Bu süreç içinde ‘vatandaş adına ne yapıldı’ diye baktığımızda ise ne yazık ki çok iyimser bir tabloyla karşı karşıya kaldığımızı söylemek güç. Alınan tedbirlerin reel sektör bazında borç vermek, vatandaştan da bağış istemek dışında nitelikli bir destekten söz etmemiz mümkün olmuyor.
2 milyon kişiye yardım yapılacağı söyleniyor ama kim bu 2 milyon kişi onu bilmiyoruz. Elbette yardım alanlar kamuoyuna açıklanmasın. Ama rahatlıkla Meclis içi ve dışı muhalefet partilerinin temsilcileri, ilgili bakanlığa çağrılarak topluca bilgi verilebilirdi.
Vergi, prim ötemeleri, 3 ay sonra yeni yükümlülüklerin gelmesiyle zaten bir arapsaçına dönmüş durumu önümüze koyacaktır. Fakat tüketici bazında gerçek anlamda bu bile yapılmadı.
Nereden mi biliyoruz? Örneğin EPDK’nın son açıklamasına baktığınızda elektrik faturalarının bu dönem için 2018 ve 2019 dönemlerinin ortalama fiyatları baz alınarak faturalandırılacağı açıklandı. Bence yetkililer konuyu anlamıyor.
Çünkü temeldeki sorun gelirde; giderde değil. Gider, zaten düşen alım gücü nedeniyle problemli ama başka bir tartışma konusu. İşsiz adamın enflasyonu nasıl yüzde 100 ise, geliri sorunlu vatandaşın durumu da bugün için öyle. Gelirse ödersiniz; ama gelir kısmıyla ilgili yapılacak destekten söz yok.
Ayrıca reel sektörün tüketici başlığını dikkate alırsanız; o dönemde çalışan, faaliyette olan bir fabrika ya da ticarethane, bugün kapalı. Yani tüketilmeyen bir enerjinin faturasını niye istiyorsunuz? Bu da zaten başlı başına ayrı bir sakatlık.
Ne dedik? Sorun bugün için giderde değil, gelirde... Aylık bazda çalışanların maaşlarını aldığını düşünelim. İşsiz kalmadılarsa, şimdilik problem yok... Bu uygulama orada geçerli olabilir. Lakin evlere gündelik temizliğe gidenler, inşaatta günlük iş bulanlar, ekin mevsimindeyiz, mesela tarım işçileri ve benzeri yevmiye usulü çalışanlar ne olacak?
Karnımızdan konuşmayı bir kenara bırakıp, bunların çoğunun da kayıt dışı çalıştırıldığını düşünürseniz, yok hükmündeler; ama varlar. Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da bir tarım işçisinin yer sofrasındaki röportajını izledim.
Diyor ki: “Bize evde kalın diyorlar. Evde kalırsam tüm aile aç, bunu düşünmüyorlar.” Elbette sağlık önlemleri kapsamında ben de evde kalınması söylemini destekliyorum. Ama hayatın gerçeklerine de gözlerimizi yumamayız.
İnsanlara ‘evde kal’ diyebilmeniz için, dünyadaki benzer uygulamalar gibi o insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir eylem içinde olmalısınız. Ama biz ne dinliyoruz? Dünyada kimin bizden daha kötü durumda olduğunu... Bırakın dünyayı, eve bakın eve... Burada yangın var ve deva olmadığınız sürece büyüyecek bir yangından söz ediyoruz.
[email protected]